Hiç düşündük mü? Aynı milletin çocukları neden birbirlerine
silah çekiyor?
Örgüt diyorlar… Bu örgüt Kürtlerin haklarını alıyormuş…
Hangi haksa? Ölen de sensin, öldüren de sensin…
Esas üzen nokta, İslam alemi özelikle Şiiler Hz. Hüseyin
efendimizin şahadetini sürekli gündeme getirerek ağlamalı sahneler oluştururlar
da, Suriye ve Irak’ta, Gazze de bunca Müslüman kanı akıtıldığı halde kılları
bile kımıldamaz.
Şii olan İran hâlâ da katil Esed’i destekliyor.
Ölçeğe vursanız özellikle Suriye ile Irak kaç Kerbela eder…
Şehid Hüseyin gelse de Mescid-i Aksa’nın yürekler parçalayan haline bir baksa.
Mescide köpeklerle saldıran İsrail teröristlerinin tükürse
yüzlerine…
Suriye İngilizlerin cetvelle çizip koyduğu bir devlet.
Musul’u Mustafa Kamal (nüfusta kayıt öyle), para karşılığı İngilizlere
sattı.
Aynı şekilde Batum’u 1918 yılında 40.000 piyade tüfeği, 5 milyar ruble
karşılığında Rusya’ya İttihatçılar sattı. İttihatçılar acemilikleri yüzünden
anayı da sattılar danayı da…
Sonuçta Osmanlı’nın harabeleri üzerine kurulan devlet bugün de
Kobani’de oldu bittilerle karşı karşıya. Gavur bu toprakları sömürmek adına her
yola başvuruyor.
Etnik ayrımcılık yanında mezhepçilik, cemaatçilik, çıkarcılık…
Bizler de onların şeytani havasına uyarak çekiyoruz kılıçları.
Hiç düşünüyor muyuz? Acaba şehid mi oluyoruz, yoksa hiç yoluna
Niyazi mi?
Şimdi de Türkiye IŞİD’e karşı, PYD’ye yardımcı olurken, Eş Başkan Salih Müslim, “Türkiye Allah’ın belası”diyor.
O kadar insana kucak aç, yetmedi bir de IŞİD örgütünü arkadan vuracak
Peşmerge’ye koridor aç, yine Allah’ın belası oluyoruz.
Sade o kadarla kalsa, Öcalan’ı ipten indir.
Türkiye’nin en güzide adasını ona tahsis et, her türlü konforu
sağla, istedikleriyle görüştür, dili serbest bırak, Kürtçe yayın ve öğretime
yol ver yine de Allah’ın belası oluyoruz.
Demek ki vermekle de olmuyor, bu bir zihniyet meselesi, geri
kalmışlık…
Kimin adına ise HDP, “Çıkın sokağa ” naraları atıyor…
Çıkıyorlar sokağa, kırıyorlar döküyorlar, ardından özerklik halayları çekiliyor.
HDP ayrılacağım demiyor, sen Ankara’dan göndereceksin “ben
yiyeceğim” diyor.
Sen göndereceksen o da yiyecekse, harcadığı elektriğin parasını
neden ödesin!
Görülen odur ki aklıselim Güneydoğu halkı iki derede bir arada
sıkıştı kaldı.
Tillolu bir avukata sakalını
neden kestiğini sordum.
“Neden kesmeyim, sakallı yakaladıklarını öldüresiye dövüyorlar.”
Güneydoğu’da neler olup bittiğini anlıyor muyuz acaba?
Sen kardeşlik, birlik, beraberlik diyorsun, örgüt sakallıyı
dövüyor, yollara barikatlar kuruyor, askere silah çekiyor, fakirlere et dağıtan
gençleri linç ediyor…
Bu kin, bu hırs, bu saldırılar ne zaman duracak?
Duracak mı, yoksa Siyonist orkestra şefinin talimatı, menfaati,
hırsı ve intikamı gereği hep kan mı, gözyaşı mı, harabe mi? Halkımız kendi
evinde barışı, huzuru, sükuneti hiç göremeyecek mi? Halbuki bu toprakların
zaferiOsmanlı duruşudur…
İnsan unsuru, hele de mümin kardeşliği.
Anadolu’nun neyini paylaşamıyoruz?..
Her türlü insan unsuru bu topraklarda bin yıl bir arada yaşamadı
mı?
Buna sen ben değil, tarih şahittir.
Şimdi ise bizi bize kırdırdıklarından musibetler hiç eksik
olmuyor başımızdan.
Sonuçta kazananlar onlar, yıkılanlar sen oluyorsun.
Sözü Üstad Bediüzzaman’a bırakalım, hatta bu sözü herkes bir
kenara yazsın.
“Ey
ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza
alınız! İhtilafınızdan istifade eden zalimlere karşı: ‘Müminler ancak
kardeştir’ kal’a-i kudsiyesi içine giriniz; tahassun ediniz(korununuz). Yoksa
ne hayatınızı muhafaza ve ne de hukukunuzu müdafaa edebilirsiniz.” (Mektubat 22).
YENİ AKİT / Nusret Çiçek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder