31 Temmuz 2014 Perşembe

Paralel Yapı’nın hezeyanları…



Paralel Yapı” son günlerde gündemden düşmüyor. 
 “Truva atı” benzeri bir yöntemle iktidarı devirme girişimi akamete uğramasıyla birlikte “Paralel Yapı”nın ihanet planları deşifre oldu. 
Tüm dinleme ve casusluk faaliyetlerinin hedefi, Erdoğan hükümetini yıkarak kukla bir hükümet kurdurmak sureti ile devlet kurumlarını tamamen ele geçirmek olduğu belirlendi.
Geniş halk kitlelerinde “paralel yapı”nın hükümete yönelik hukuk dışı başarısız operasyonlarının tartışılmaya başladığı o günlerde Pensilvanya’daki gözü yaşlı zat ve yandaşları “Bunların bizimle ilgisi yok” diyerek gürleyip beddualar sallıyorlardı. 
Aslında bu sürece gelinceye kadar, birçok insan “İslam’a ve Müslümanlara zarar veririm”korkusu içinde bildiklerini söylemediler ve hep susan oldular.
Ancak hükümeti devirmeye yönelik ihanet girişimleri bardağı taşıran son damla oldu. O paralel yapı; “iki zar uğruna tüm servetini kaybetmiş kumarcı” durumuna düşmüştür. 
Türkiye’de vesayetçi güçler geçmişte askeri darbelerle hükümetleri görevden uzaklaştırmıştı. Şimdi de yargı ve emniyet içindeki gizli yapılanma işletilerek yapılan operasyonlarla halkın seçtiği hükümet görevden uzaklaştırılmak istendi. 
HANİ BU OPERASYONU BAŞLATAN HAİNLER SİZDEN DEĞİLDİ!..
Bugün elde edilen bilgi ve belgeler ile “Cemaat Medyası”nın tavrı gösteriyor ki; dış destekli ve Pensilvanya’dan gelen emirler doğrultusunda bu ihanete başvurulmuştur.  
Halbuki;F.Gülen’in kendisi  “bizim bu operasyonlarla alakamız yoktu” diyordu.
Sermayeleri yalan, hile ve takiyye olan bu cemaat içindeki “kırk haramiler çetesi” utanmadan arlanmadan “Çok şükür haram yemedik” naralarıyla kelepçeli elleriyle mağduriyet pozları veriyorlar. 
Şimdi çete oluşturmak, hükümete darbe düzenlemek ve devlet sırlarını dinleyip sızdırmaktan yani casuslukla suçlananlar “cemaat medyası” tarafından kahraman ilan ediliyorlar.
‘Haram lokma yemedim” diyen Emniyet Müdürü Hayati Başdağ’ın tam 557 maaş taltifi aldığı ortaya çıktı. Aynı şekilde “para ödülü” verilmesini düzenleyen “taltif sistem”ini sabote ederek, ödüllerin tamamına yakınını yapıya mensup Emniyet müdürlerine aktardıkları tespit edildi. 
Cemaat içindeki bazı dostlarıma; “Bu operasyonu yapanlar hani sizden değildi. Hani ilginiz yoktu”“hani; F.Gülen iki yüzlü davranmaz asla, takiyye yapmazdı”. Sitemli sorularımı sıralıyorum.
 Kimileri çaresizlik içinde “maalesef” diyerek başını öne eğerken, bir kısmı ise utanmadan bahaneler üzerinden hâlâ bu hainleri savunmaya çalışıyor.
Merkezi ABD’de bulunan “kırk haramiler”in benzeri bir gizli çete, cemaati yöneten ve yönlendiren olarak tüm ipleri elinde tutmaya devam etmektedir.
Gördüm ki; cemaatin içinde samimi ve sadece Allah rızası için hizmete destek olan geniş bir kitle var ve bu kitle gelişmelerden rahatsızdır. Bu ihanetten vaz geçilip bu gizli yapı dağıtılmaz ise bir çorap söküğü gibi cemaatte dağılma başlayacağı anlaşılmaktadır. 
MASKE DÜŞTÜ, GERÇEKLER ORTAYA ÇIKIYOR…
Artık şu bir gerçek; “bu cemaat”in içinde bir istihbarat ağı oluşturularak gizli ve bazı karanlık ilişkiler içine girilmiştir.  
Cemaat içindeki gücünü kuvvetlendirmek ve kendine itaat edenlerin samimiyetini ölçmek amacıyla oluşturulan bu istihbarat ağı zaman içinde devlet kurumlarına sızacak kadar geliştirilmiştir. 
Ülke içindeki gizli yapılanma devlet kurumları içinde sürdürülürken, Vatikan ve Amerika’daki Hıristiyan ve Yahudi lobileriyle kurulan özel ve gizli ilişkilerin devamı için cemaat içindeki o gizli örgüt ABD’ye taşındı. 
Çünkü özel ve bazı gizli ilişkiler Türkiye’nin bilgisi dışında olmalıydı. 
Bu ihanetlerin son halkasını ise dış güçlerin yönlendirmesiyle Başbakan Erdoğan hükümetine karşı bir hukuk darbesi niteliğindeki operasyonlar oluşturmuştur. 
Çok şükür bu ihanet çetesinin operasyonları bertaraf edildi ve paralel yapının emniyetteki maşaları şimdi  mahkeme önündedir.
 Çetenin bunca istihbarat bilgisini nasıl elde ettiği?, Türkiye’de neler olup bittiğiyle ilgili raporların nasıl hazırlandığı ve  bunların kimlere servis yapıldığı?. Hangi yolların ve mekanizmaların işletildiğinin şifreleri artık çözülmüştür. 
Şimdi; bu çete, emrindeki medya gücüyle şovlar yaparak, hükümet aleyhinde kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. 
Aslında; deşifre olmayanları koruyabilmek için bu ekibi feda etmeye hazırlar. Fakat, sorgulanan ve tutuklanan emniyet mensuplarına yönelik Cemaatin sahiplenme ve savunması onların “Bize sahi çıkılmıyor” şeklindeki tepkilerini önlemek için yapılmaktadır. Zira buna mecburlar aksi halde mahkemelerde itiraflar ve karşılıklı suçlamalar başlar korkusu var. 
Gün gelecek bu operasyonların ucu onlara kadar uzanacak ve mahkeme önüne çıkarılacaklardır. Buna bu ülkenin kuvveti ve kudreti yeter. 
İşte o zaman millet ve tarih önünde hesap vermekten kaçamayacaklardır. 

Hep sen haklı görüneceksin! Sen karşı tarafı teknik nakavt edeceksin. Yani hep sen haklı görüneceksin. Alem sana haklı diyecek, hukukî müesseseler sana haklı diyecek.



“Hep sen haklı görüneceksin!”
“Kuvvet dengesi olmadığı yerde teknik esastır. Sen karşı tarafı teknik nakavt edeceksin. Yani hep sen haklı görüneceksin. 
Alem sana haklı diyecek, hukukî müesseseler sana haklı diyecek.
 Efkâr-ı amme sana hak verecek. ‘Nesi vardı bu insanların?’ diyecek” diyen Gülen, sözlerini şöyle sürdürüyor:



“Böyle sizi ‘salya akıtıp gezen kuduz bir köpek’ gibi gösteriyor adam… 
Adam bakıyor, bakıyor, on defa sizi deniyor, nabzınızı tutuyor, kalbinize bakıyor, 
Allah Allah’ diyor, ‘Ya bir de bu adam için şöyle derler, nesi var bu adamın?’ 
Ben umum Cemaat için işte bu sözün söylenmesini bekliyorum.
 Nesi var bu insanların, o mütehayyil, yüzde 80 hayrette, çamuru balçıkla, balçığı misk-i amber gibi yüzüne gözüne süren insanlara, bunu dedirteceğimiz anı bekliyorum.”

“EN BAŞTA HUKUKU NAKAVT ETTİLER”

“Hoover, ‘Suçlamayı, ithamları o kadar ağır yapacaksınız ki, yargılayan hakimler, asla mağdur edememezlik yapamasınlar’ diyor” diyen Avukat Celal Ülgen,
 “Bu Gülen’in kendisinin icad ettiği bir sistem değil, yaşadığı Amerika’da örnek aldığı kişinin sistemidir. 
Gülen’in akıl hocası FBI ajanı!
 Kayseri’deki astsubaylarda da bu sistemi işlettiler.
 İllüzyon ve hipnoz ile ifade alma gibi iddialarla, kendilerine yöneltilen suçlamaları da kamuoyunda geçersiz kıldılar” diye konuştu.


İşte Paralelin kriptolu dinleme listesi



İşte Paralelin kriptolu dinleme listesi
Kriptolu telefonlarla ilgili dinleme, İstanbul'daki casusluk ve yasadışı dinleme soruşturmasının gölgesinde.
Oysa kriptolu dinlemeler, devletin yatak odasına girilmesi, mahremine ilişkin bilgilere ulaşılması anlamını taşıyordu.
Devlet sırrı diyebileceğimiz bilgiler kimde bulunur?
Başbakan'da bulunur.
Meclis Başkanı'nda, Genelkurmay Başkanı'nda bulunur.
Bakanlar kurulu üyelerinde, MGK Genel Sekreteri'nde, MİT müsteşarında.
Kriptolu telefonlarla ilgili soruşturmada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dışında, Türkiye Cumhuriyeti'nde devlet denilince akla gelecek tüm isimlerin kriptolu telefonla yaptıkları görüşmelerin dinlenildiği ve kaydedildiği ortaya çıktı.
Şimdi bu dinlemelerin kimin adına ve hangi ülkeye servis edildiğinin cevabı aranıyor.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, dinleme uçlarının nereye gittiğinin tespit edilmeye çalışıldığını söyledi.
Bir hatırlatma yapmakta yarar var.
25 Aralık operasyonundan sonra Başbakan Erdoğan'ın kriptolu telefonlardan yaptığı görüşmeler, paralel yapı tarafından montajlanarak servis edilince, devletin kriptolu telefonlarının dinlenildiği ortaya çıkmıştı.
Bunun üzerine TÜBİTAK'ta geniş çaplı bir soruşturma başlatıldı. Kriptolu telefonların yazılımını yürüten TÜBİTAK Başkan yardımcısı Hasan Palaz görevden alındı. Palaz'ın yurtdışına kaçtığı söyleniyor.
Devamını Sanayi Bakanı Fikri Işık anlattı.
TÜBİTAK uzmanlarının TİB'de yaptığı çalışmalar sonucunda 30-40 defa silinen hard disklerdeki bilgi kırıntılarından kriptolu telefonların dinlenildiği tespit ediliyor. Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı'nın TİB'e yaptığı baskın sırasında hard disklerin imajları alınıyor. TÜBİTAK uzmanlarının TİB'deki incelemelerinde elde ettiği sonuçlar ile imajlar karşılaştırılınca kriptolu 164 telefondan 80'inin dinlenildiği tespit ediliyor.
Dinlemeler TİB'de yapılmış ama Sanayi Bakanı Fikri Işık'a göre, 'Bir kriptolu telefonun dinlenebilmesi için işin içinde TÜBİTAK'ın, Emniyetin, TİB'in, hatta bazen yargının olması gerekiyor. Şimdi bunlar da birbirlerini rüyalarında tanımadılar herhalde. Organize bir yapının olduğu su götürmez bir gerçek.'
Yazılımı TÜBİTAK tarafından gerçekleştirilen devletin stratejik birimlerinin kullandığı 164 adet kriptolu telefon var. Şimdiye kadar 80'inin dinlenildiği tespit edilebildi. Bu diğerlerinin dinlenilmediği anlamına gelmiyor. Örneğin Cumhurbaşkanı Gül ile Emniyet Genel Müdürünün kullandığı telefonlarla ilgili dinleme henüz tespit edilememiş.
Başbakanı, Meclis Başkanını dinlemişler ama Cumhurbaşkanını dinlememişler öyle mi? İçişleri Bakanını dinlemişler ama Emniyet Genel Müdürünü dinlememişler...
Sanayi Bakanı Işık'a bunu da sorduk.
'80 telefonun dinlenildiğine biz kırıntılardan ulaşabildik. Demek ki bunun tamamı kaydedildi ki 80'ine biz ulaştık. Cumhurbaşkanımızın numarası yok ama dediğim gibi, orada 164 numaranın içinde olduğu için ihtimal yüzde 99,9 o numaralar da vardır' dedi.
Peki dinlenildiği tespit edilen 80 telefon içinde kimlerin telefonları yer alıyor.
TÜBİTAK ve TİB'de yürütülen çalışmalar sonucunda isim isim kimlerin telefonlarının dinlenildiği tespit edildi.
Kriptolu telefonları dinlenilen 80 kişilik liste netleştirildi. Bazı birimlere birden fazla telefon tahsis edilmiş. En fazla Genelkurmay, Dışişleri ve MİT gibi stratejik kurumlarda var.
Ayrıca Genelkurmay da, Kuvvet Komutanları ile Ordu Komutanlarına da kriptolu telefon tahsis edilmiş. Genelkurmay diğer kurumlardan farklı olarak bir önlem almış. Kriptoyla, sertifikayı birbirinden ayırmış. Ama bu önlem de işe yaramamış.
Stratejik kurumlarımızın Dışişleri Bakanlığı'ndaki toplantısı dinlenip, servis edildikten sonra kriptolu telefonlarının dinlenilmesinin sözü mü olur.
O gün Dışişleri'ndeki kritik Suriye toplantısında dinlenilen Dışişleri Bakanı Davutoğlu, MİT Müsteşarı Fidan, Genelkurmay 2.Başkanı Güler, kriptolu dinlemeden de kurtulamamışlar. Demek ki stratejik hedeflere özel bir ilgi gösterilmiş.
Şimdi sıra geldi kimlerin kriptolu telefonlarının dinlenildiğine...
Meclis Başkanı Cemil Çiçek
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
Bakanlar Kurulu üyeleri.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel
Kara kuvvetleri Komutanı Org. Hulusi Akar
Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Akın Öztürk
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu
Jandarma Genel Komutanı Org. Servet Yörük
Genelkurmay 2. Başkanı Org. Yaşar Güler
Genelkurmay'a 30 adet kriptolu telefon tahsis edilmiş. Silinmeye çalışılan belgelerde 15'inin dinlenildiği tespit edilmiş. Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları ve Ordu Komutanlıkları da kriptolu telefon kullanıyor.
Askeri ve siyasi hedefler dışında telefonu dinlenilen bir isim var. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç.
Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıldönümünde geçmiş müktesebatına ters düşen konuşmasıyla gündeme gelen Haşim Kılıç'ın kriptolu telefonunun dinlenildiği tespit edildi.
Tabi bu arada MGK Genel Sekreteri Muammer Türker de telefonu dinlenilen isimlerden birisi. MGK gündemini hazırlayıp, MGK toplantılarının çalışmalarını yürüten bir isim Muammer Türker. O dinlenilmesin de kim dinlenilsin?


İtirafçılar canınızı yakacak!


Çetenin emniyetteki şovlarını hep birlikte izliyoruz. Daha ne kadar tuhaflaşabilirler derken yeni numaralarla karşımıza çıkıyorlar. Geçmişte skandal davalarla hukuku katleden paralel yapının adamları imamlardan ve Pensilvanya'dan gelen emirle zıvanadan çıkmak üzereler. Ellerindeki medyayla davayı dramatize ederek, dini alet ederek kendilerine haksızlık yapılıyormuş havası veriyorlar.
Artık 'game over'. Avukatların davayı sulandırmak amacıyla yapmadıkları kalmadı. Casuslukla ilgili sorulan sorulara polisler cevap dahi veremedi. Nedense polislerin bir kısmının verdikleri cevaplar birbirinin aynısı. Üstelik sanık avukatları iki gün önce sabah saat 09.00 yerine 11.30'da mahkemeye gelerek sorguyu saatlerce geciktirdiler. Her oturumda 'reddi hakim' talebinde bulunmaktan vazgeçmeyen, usule ilişkin birçok itiraz dile getiren, süreci uzatmak için sorguya da zamanında gelmeyen zanlı avukatlarının bu talebi 1. Sulh Ceza Hakimi İslam Çiçek tarafından, 'işlemlerin hızlı yürümesi ve daha fazla gecikmeye neden olunmaması için' kabul edilmedi.
Sorguları bayram sonrasına kadar uzatmak isteyen avukatların planı işe yaramadı. Eğer sorgular bayram sonrasına kalsa 'Bakın gördünüz mü, işler yürümüyor' diyeceklerdi. Tabii paralel yapının bu tür ince olaylarını bilmeyen yok. Herkes şerbetli. Sözde Tevhid-i Selam örgütü soruşturması kapsamında Başbakan ve bakanlar ve MİT?Müsteşarı dahil binlerce insanı dinleyip casusluk faaliyetinde bulunan polislere yönelik operasyonda paralel yapı, sorguyu yapan Hakim Çiçek'i pasifize etmek üzere bir plan hazırlamıştı. Sorguyu uzatmak isteyip kendi hakimlerine denk getirmeyi planlıyorlardı ama işe yaramadı. Yaramazdı da.
Polis şefleri geçmişte yaptıkları bazı işleri izah edemiyorlar. Birçok insanı sözde Selam Tevhid Örgütü kapsamında dinlediler. Ama kimi polisler suçu savcılara atarken, kimi de üç beş ismi dinlettirdiğini, geri kalanları bilmediklerini söylediler. Yersen. Devletin ya da yasanın verdiği yetkiyle değil, abilerinin, imamların verdiği talimatla hareket edersen olacağı bu. Elbette bu işin içindeki savcı ve hakimleri de unutmamak lazım. Polisler bu işlerde yalnız değildi. Mutlaka sıra onlara da gelecek.
Geçmişte birçok dava bilindiği üzere yurtdışında gelen bir e-postayla başlıyordu. Adı, kimliği belli olmayan bu kişiler ihbarda bulunuyorlardı. Polisler hemen savcının talimatıyla harekete geçiyorlardı. Mahkeme safhasında bir de 'gizli tanık' uygulaması vardı. Dijital deliller ya da kanıt uydurma paralel yapının mahir olduğu işlerdi.
Paralel yapının son beş yılda o kadar çok hukuksuz, dayanaksız davası var ki, nereye baksanız elinizde kalıyor. Casusluk ve resmi evrakta tahrifat yapan çetenin canını en çok yakacak olanlar itirafçılar olacak. Daha önce bu köşede çok yazdım. 17 ve 25 Aralık darbe girişimleri başlayınca bir şekilde paralel yapıya dahil olmuş ama pişmanlık duyan devlet görevlileri hükümete birçok mektup yazdılar. Bazı polis, savcı ve hakimler bu çetenin faaliyetlerini açık açık yazdılar. Aşağıda yukarıda 100'den fazla böyle mektup var. Çete her ne kadar inkar etse de bu itiraflar sayesinde bütün yaptıkları gün yüzüne çıkarılıyor.
Gözaltına alınan polisler arasında da itirafçı olanlar var. Yapılanları birer birer anlattılar. Bizim şu an gördüklerimiz işin çok küçük bir bölümü. Geri kalan detaylar ortaya çıktığında tehdidin büyüklüğü daha çok ortaya çıkacak. Sildikleri dosyalar uzmanlar sayesinde geri getirildi. Hatta paralel polislerin hükümeti düşürmeye yönelik yazışmaları bile ortaya çıkarıldı. Daha neler var neler.
Türkiye'yi rehin almak isteyen bu yapının bütün unsurları birer birer çökertileceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Bunlar ağır ağır ama ciddi temizlik sağlanarak yapılacak. Çeteye destek verenler de unutmasınlar ki suç ortağı olurlar. Bu da yardım ve yataklığa girer. Bunların okullarına çocuklarımızı göndermemek, işyerlerinden alışveriş yapmamak lazım. Gerçi zaten toplum nazarında sıfır itibarları var. Halkın vereceği destekle daha çabuk tasfiye olacaklardır.
Ortada şöyle bir durum daha var: Paralel yapının devlet dairelerinde, üniversitelerde, iş dünyasında bulunan elemanları yavaş yavaş saf değiştirmeye ve hükümet tarafına geçmeye başladılar. Kimi olduğu gibi kripto hale geldi. Hatta kimliklerini gizlemek için cemaate küfredenler bile var. Bu kişiler hakkındaki gerekli bilgi devletin istihbarat havuzunda var.
Yukarıda dediğim gibi itirafçılar bu konuda çok yardımcı oluyorlar. O yüzden çözülme daha çabuk olacaktır. Türkiye'nin milli güvenliğine tehdit olan bu yapı artık son günlerini yaşıyor. Her geçen gün daha da marjinalleşecekler. Milletin yüzüne bile bakamayacaklar. Kendi yalanlarında boğulup gidecekler. Bu ülke için ne gibi haince planları varsa, hepsini bire bir yaşayacaklar. Başkalarına yapmak istedikleri şeyler, şimdi kendi başlarına geliyor. Ne diyelim, Allah kurtarsın!

Merkez operasyonu Osmanlı'yı parçalayan güçler şimdi kapımıza dayandı!


Osmanlı'yı parçalayan güçler şimdi kapımıza dayandı!
Özür dileyecek yüzleri yok!
İçeride ve dışarıda kim varsa kullanıp çullanmak istiyorlar! Dün de istediler, şimdi de istiyorlar, yarın da isteyecekler!
Çünkü Türkiye'nin İNTİKAMI çok ağır olacak!
200 yıl sonra gelen rövanş hepsini bitirecek!
OSMANLI'yı yıktıkları için bin pişman olacaklar!
Artık onlar için AZAP dönemi başlıyor!
Bunları neden söylüyorum! Neye dayanarak!
Anlatalım!
11 Eylül saldırılarından sonra ABD, Afganistan ve Irak'a girdi! Amaç HAÇLI SEFERİ falan değildi!
Obama'nın yolunu açmak için atılan adımlardan biriydi sadece! Yani MÜSLÜMAN KOKAN bir başkanın gelmesi için... CIA'nın kurduğu büyük bir oyundu bu! İki ülkeye girerek iki hedefin nefes borusunu kesmek istedi!
Afganistan'a asker çıkararak Çin'in Kafkasya ve İran'la, Irak'la ise Avrupa'yı bitirmek niyetindeydi!
İleride kendisine rakip olacağını düşündüğü iki gücü kenara itecekti!
Bu plan için olmazsa olmaz iki unsura ihtiyaç vardı! Bunlardan biri RUSYA, diğeri ise tam denge noktasındaki Türkiye idi...
Dünya enerjisinin YÜZDE 72'sinin bulunduğu bölgeyi bu iki ülke aracılığıyla kontrol edecekti!
Sonuçta ise ÇİN ve AVRUPA her söyleneni yapan oyuncu durumuna düşecekti! Putin'in OLİGARKLARItemizlemesi işin startını verdi! Ama 150 yıldır AVRUPA'nın ve özellikle İngiltere'nin kontrol ettiği Türkiye'de değişim zordu! Bütün kurumlar ve ideoloji Avrupa malıydı! Hukuk da öyle! Resmi bakış açısı ne Kürt'ü ne de bölgeyi kabul ediyordu! Sorun kolay aşılacak gibi değildi! Peşpeşe saldırı geldi! Bütün operasyonların hedefinde eski toprakları geri almak için çırpınan Erdoğan vardı! Eski güç geri gelecekti ama Almanlar, Fransızlar ve özellikle İngilizler buna hiç razı değildi! Çünkü enerji talepleri kısılacak ve küçülecekler, belki de çökeceklerdi! Çok ama çok ciddi tehlikeyle burun burunaydılar!
Bütün bu denge içinde KÜRT petrolü Türkiye üzerinden AKDENİZ'le buluştu! Vanalar sonuna kadar açık! Her gün varil varil geliyor!
İşte bu varilleri dolduran FAROE bandıralı gemi geçtiğimiz günlerde Akdeniz'e açıldı! İçinde tam 1 milyon varilKÜRT PETROLÜ vardı! Yani start verilmişti! Geminin nereye gideceği merakla bekleniyordu! Kaptan önce İTALYA ve ALMANYA
rotasına saptı! Gemi o yöne hareket ederken gelen bir emirle tam tersi yöne döndü! Akdeniz'in ortasında yol alırken gelen son komutla FAS'a yöneldi! Hedef SAMİR rafinerisiydi!
Kaptan dümeni kırıp Muhammediye Limanı'na yanaştı! Bir güç KÜRT PETROLÜNÜN AVRUPA'ya gitmesini önlemişti! Akdeniz'de satranç oynanıyordu!
Yani 11 Eylül İKİZ KULE saldırısıyla başlayan olaylar yeni yeni sonuç veriyordu! Film daha yeni başlamıştı! Bundan sonra her gün, her hafta, her ay öyle gelişmeler olacaktı ki Türkiye kimsenin hayal etmediği kadar büyüyecekti!
CHP'ye rağmen, eski devlete rağmen, Avrupa malı gazetecilere rağmen! Çünkü karar verilen OYUN çok büyüktü! Rolümüz de öyle!
İşte bu gemi de FAS limanına yanaşır yanaşmaz 108 milyon dolar, yani petrolün tutarı olan para, HALKBANK'ayattı! Bu 'siftah'tı!
Gerisi çok hızlı gelecekti!
Artık Kuzey Irak'tan çıkan petrol ve gazı ANKARA kontrol edecekti!
Bölgedeki bütün enerji kaynaklarında OSMANLI'nın çocukları son sözü söyleyecekti!
Rusya ise gazla biraz Avrupa'yı, daha çok ÇİN'i kontrol edecekti!
Bu güzel olduğu kadar, büyük olduğu kadar, kazançlı olduğu kadar uyanık olmayı gerektiren bir kurguydu! Çünkü paylaşım savaşları yüzünden İKİ DÜNYA savaşı çıkmıştı!
Erdoğan artık eskisinden daha çok hedefti!
Türkiye'yi bu kadar iddialı bir ülke konumuna getirdiği için...
Şahdeniz, TANAP ve Kuzey Irak hesaba katıldığı zaman 15 yılda 2.7 trilyon dolar buraya akacaktı!
İnanılmaz bir para girişi yaşanacaktı!
Türk denilince ZENGİNLİK akla gelecekti! Dağılma eşiğinde olan, krizle boğuşan Avrupa için inanılmaz bir tehlikeydi bu! Paraları olsa da Türkiye petrol vermediği zaman yapabilecekleri bir şey yoktu! Bu nedenle çok ama çok uyanık olmak durumunda olduğumuz bir virajdayız!
17 Aralık'la sonuç alamadılar! Ama PES etmediler!
Bu paralar gelinceye kadar bütün enstrümanlar onların adamlarının elinde!
Ellerinden geleni yapacaklar!
Geri durmayacaklar!
Bakın!
Daha önce üç-dört kez hakkında kalem oynattığım ve yaptıklarını beğendiğim bir isim vardı!
Amerika'da bile övgüyle söz ediliyordu!
Bu isim Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'ydı! Haksızlığa uğradığını da yazmıştım! Eşinin başörtülü olmasından dolayı yaşadıkları sıkıntıları da buraya taşımıştım!
Ama gazetecilikte dün yoktu!
Dün iyi şeyler yapanın nasıl hakkını verdiysek YANLIŞ yapanı da yazmalıydık!
Nedendir, niçindir bilemem!
Ama ERDEM BAŞÇI bundan yaklaşık olarak 6 ay önce LONDRA'ya gitti ve orada ÇOK ÖZEL temaslarda bulundu!
Londra'da kimlerle buluşacağını siz düşünün!
Tahmin etmek hiç zor değil!
Toplantılarda ana konu Türkiye'ydi!
Yemekler yeniliyor, kahveler içiliyor ve bizim MERKEZ BANKASI BAŞKANI İngilizler'e "Siz hiç merak etmeyin ben faizi asla indirmem!" sözünü veriyordu! Yani garip bir şekilde İNGİLİZ EKOLÜNÜN yanında yer alıyordu!
Petrol gelirken, para gelirken, gaz gelirken, bölge gelirken MERKEZ BANKASI gidiyordu!
BAŞÇI'nın kime güvendiğini bilmiyordum ama ters yöne akıyordu!
Bunlar bilindiği için de Erdoğan ısrarla kendisine tepki gösteriyordu!
Anlaşılan İngilizler PARA ile tekrar başımıza bela olmak için her yolu denediler ve deneyeceklerdi!
Hedefte Erdoğan ve koca bir millet vardı! İçeriden ve dışarıdan topladıkları bütün güçlerle geleceklerdi!
Erdoğan KÖŞK'e çıkar da aşağıya onlardan birini bırakmazsa yandılar!
Asıl kıyamet o zaman!
İngiliz ekolüne üye olanlar düne kadar takip edilmez ve ne yaptıkları bilinmezdi!
Ama işler şimdi değişti!
Aldıkları nefes biliniyor!
İçeriden GOL yemek yok!
Başka BOMBALAR da var!
Bunları da zamanı gelince paylaşırız!
Hep söylediğim gibi YABANCILARI burada bulmak için ismi John olana, Jack olana, Hans olana bakmak yetmez! Çünkü bunlar Ahmet, Mehmet, Hasan olarak burada! Yanıldığımız buydu!
Şimdi düzeldi çok şükür!

NOT:Genelkurmay Başkanı Özel Paşa, birilerinin hedefinde! Onların sözünü dinleyip küçük Türkiye'ye razı olmayan herkes gibi... Anlamasalar da Türkiye değişti! Geçen yıl GEZİ olaylarında JANDARMANIN SUYUNU yiyenGEZİ'ciler bunu görmeliydi! En büyük işaret oydu! Iskaladılar! Üzülseler de Devlet-Millet elele... Yapacakları çok şey kalmadı! Şimdi gözyaşı dökme sırası OSMANLI'yı ağlatan İngilizler'de...


Maskeli operasyon!Çok detaylı, karmaşık ve çok fazla aktörün bir araya getirdiği bir sorunla karşı karşıyayız!

Çok detaylı, karmaşık ve çok fazla aktörün bir araya getirdiği bir sorunla karşı karşıyayız!
Bir çırpıda "şu ŞUDUR" deme şansımız yok!
Ama yine de anlamak durumundayız!
Çünkü ortaya çıkan senaryo ve figüranlar gerçekten ilginç!
Yapılmak istenen daha da ilginç!
Sıçraya sıçraya gidip büyük fotoğrafı görmeye çalışalım...
Musul'da dün Türk konsolosluğu basıldı! Ve içerideki 50'ye yakın kişi rehin alındı!
Son kare şu an için böyle!
Buradan oyunun bütününü görme şansımız yok!
Derinlere inelim!
Önce İÇERİYE bakalım!
Bir anda Diyarbakır'daki 2.
Hava Kuvvet Komutanlığı'nın içine girildi ve oradaki TÜRK BAYRAĞI indirildi!
İndirenin hiçbir önemi yoktu!
Birileri "git" dedi, o da gereğini yaptı! Amaç BAYRAK üzerinden Türk-Kürt gerginliği çıkarmaktı!
Başarılı oldular! TÜRKLER'i sokağa döktüler!
Ortada çok ciddi bir durum vardı!
Oradaki direğe kimse çıkamaz ve bayrağı indiremezdi!
Asker garip bir şekilde daha başlamadan önleyebileceği bir olayı görmezden geldi!
Denemesi bedava, o bölgeye yakın biri gidip aynı şeyi DENESİN bakalım!
İnanın direğin yanına yaklaşamaz!
Bu bir!
Bunun yanında KIŞLALARIN üzerine molotof yağıyor ama bölgedeki POLİS kılını kımıldatmıyordu!
Polis ortalarda görünmezken biri asıl işini yapıp bütün OLANLARI FOTOĞRAFLAYIP basına sızdırıyordu!
Düğmeye basıldıktan sonra TÜRKLER'in ayağa kalkması kadar normal bir şey yoktu! Çünkü bizi çok iyi tanıyorlardı!
Anlattıklarım MUSUL'un öncüsüydü!
Şimdi dışarı çıkalım!
Önce "IŞİD kim?" diye bakalım!
Konsolosluğumuza gelmeden bir gün önce Irak'taki BADUŞ Cezaevi'ne baskın düzenlendi ve oradaki 3 binmahkum kurtarıldı!
Bu kadar mı?
Elbette HAYIR!
Ebu Gureyb ve Taci cezaevlerinden 2 bin kişi kaçırıldı...
Halep Merkez Cezaevi'nden bin 700 kişi elini kolunu sallayarak çıkıp gitti...
Müslimiye Cezaevi'nden 900 kişi kapıları açık bulup gereğini yaptı...
Şam Hapishanesi'nden 2 bin 300 kişi firar etti...
Musul'da boy gösteren bu örgüt insan malzemesini CEZAEVLERİNDEN temin ediyordu!
Saddam'ın devrilmesinden sonra Amerika'nın filizlenmesine izin verdiği bir oluşumdu!
Zamanla bölge karışınca özellikle ESAD'ın destek verdiği bir yapı haline geldi!
Geçtiğimiz haftalarda RAKKA'daki merkezlerinde ilk kez değişik bir olay yaşandı! IŞİD'in Rakka'daki EMİR'lerideğiştirilmek istendi! Örgüt bunda ısrar ediyordu! Ancak Suriye'de taş üstüne taş koymayan Esad yıllardır koruduğu ve gözü gibi baktığı IŞİD'e ilk kez bomba yağdırdı!
Örgüt taleplerinden hemen vazgeçti!
EMİRLER görevine devam etti!
IŞİD, Nuri el Maliki için de aynı noktadaydı!
Onlar da "KARŞI GİBİ YAPARAK" yanlarında yer alıyordu!
En arkada ise malum BÜYÜKLER vardı!
İşte bu birkaç bin kişilik örgüt, MUSUL'u aldı! Aldı çünkü Maliki, ABD ve İNGİLTERE'nin geri gelmesine direnmedi! Onların dönüşü için zemin hazırladı!
Bu örgüt de hiç vakit kaybetmeden çok önemli bütün PETROL MERKEZLERİNİ tuttu!
Zaten bu nedenle oradaydı!
Amacı Türkiye'nin Barzani ile kurduğu enerji trafiğini kaldırıp atmaktı! Görevi buydu!
Bu yüzden gelip konsolosluğumuzu bastılar!
Bir taşla üç kuş vurmak için yola düşmüşlerdi!
Rehin alınan Türkler sonuçta IRAK topraklarındaydı!
Yapılacak bir operasyon Ankara'yı ŞİİLERLE karşı karşıya getirecekti!
Özellikle İRAN ile yaşanan İNANILMAZ YAKINLIK bundan zarar görecekti!
Herkese rağmen dönen ticaret çarkı büyük yara alacaktı! İlk adım Şİİ ve İRAN kartıydı! İkincisi ise enerji hatlarını kontrol edip Barzani'nin Türkiye ile ilişkisini kesmek ve Kürtler'le çatışma yaratıp bölgeyi istikrarsızlaştırmaktı!
Savaşın olduğu yerden kimse ne petrol gönderir, ne de alırdı!
Üçüncüsü ise daha vahimdi!
Bu maskeli PİLLİ BEBEKLERİ kurup bölgeye salanlar IŞİD ile yani RADİKAL İSLAMCI TERÖRİSTLER ile Ankara'nın savaşmasını istiyordu!
Böyle bir belanın üzerimize gelmesi arzulanıyordu!
Yani BAYRAK üzerinden Türkler, IŞİD üzerinden Kürtler sıkıştırılıyordu!
Hedefleri Barzani'ydi!
Plan oyunu kuranların istediği gibi işlerse ENERJİ koridoru ve Türk-Kürt kardeşliği ister istemez zarar görecekti!İçeride de siyasi sonuçları hedefleniyordu!
Ancak hesap edemedikleri tek bir şey vardı!
O da BARZANİ'nin nasıl davranacağı!
Uzun zamandır MALİKİ ile problem yaşayan Barzani GÜVENLİK gerekçesine sığınarak "BEN ARTIK IRAK'IN PARÇASI DEĞİLİM!
BAĞIMSIZLIĞIMI İLAN EDİYORUM!" diyebilirdi!
Bu da çok yüksek bir ihtimaldi!
İşte bu noktadan sonra OYUN ters bir sonuç verip onlar için OLUMSUZ sonuçlar doğurabilirdi!
IŞİD'i oyunda kullananlar Kürtler'i Türkiye ile birleşmenin eşiğinde görebilirdi!
ORTADOĞU filmlerde bile bulamayacağımız senaryolarla iç içe!
Biri bitiyor, diğeri başlıyor!
Karşımızdakini çok ciddiye alacak değiliz! Elbette anladıkları dilden konuşup gereği yapılır! Bunda sorun yok!
Ama "BÖLGEYİ NASIL KENDİMİZE ÇEKERİZ?" sorusunu biraz daha düşünmeliyiz!
Galiba Barzani ilk adımı atacak ve bizi rahatlatacak!
Hesap edemedikleri taş, başlarını yakacak! Soğukkanlı bir şekilde izleyelim!
Bakalım günün sonunda tabelada ne yazacak?
Ben de merak içindeyim!