20 Aralık 2014 Cumartesi

Fethullah Gülen Tahşiyeciler Açıklaması Yıl 2009 - Fethullah Gülen - Tahşiyeciler diye bir şey icat edebilirler! -Taşhiyecileri hedef gösteren STV dizisinden bir sahne videosunu - A HABER den tahşiye kumpası



 TAHŞİYE YAYINEVİNİN ADI

"Tahşiye" aslında yayınevinin ismi. Bu hareketin bağlı olduğu

yayınevinin resmi adı aslında. Tahşiye diye bir isim bugün Türkiye'de tescilliolarak sadece bu yayınevinin ismi var.

RİSALE-İ NUR HAREKETİNİN BİR KOLU

Risale-i Nur hareketinin bir kolu olarak bilinen Tahşiyecilerin lideri emekli
imam Mehmet Doğan. Doğan Bediüzzaman’ın talebesi Hulusi Bey’in öğrencisi ve
aynı zamanda varisi.

Doğu'da Molla Muhammed olarak anılan Mehmet Doğan, Fethullah Gülen'in çeşitli fikirlerine karşı çıkışı ile bilinen bir emekli imam.



KİM BU TAHŞİYECİLER...!  Operasyonlar Gülenin Bu Videosuyla Başladı.


Peki bu kim bu Tahişyeciler? Tahşiye ismi nereden geliyor? Fethullah Gülen'in 2009 yılında hedef gösterdiği iddia edilen konuşmasından sonra cemaat medyasında "El Kaide yanlısı" olarak tanıtılan Tahşiyecileri ne kadar  tanıyoruz?

PARALEL YAPININ İPLİĞİ PAZARA ÇIKTI. ADIM ADIM 14 ARALIK TAHŞİYE OPERASYONU

ERDOĞAN TAHŞİYECİLERİN BAŞI
OLAN MOLLA MUHAMMED DEN BAHSETTİ.KİM BU TAHŞİYECİLER...! İlk Kez Gülen
Bahsetmişti. Operasyonlar Gülenin Bu Videosuyla Başladı.

kim bu tahşiyeciler, tahşiyecilerin lideri Molla Muhammed,

Tahşiyeciler" diye anılan Nurcu gruba "iftira, sahte delil kumpaskurmak" gerekçesiyle cemaate düzenlenen operasyon gündeme bomba gibi  düştü.



Fethullah Gülen Tahşiyeciler Açıklaması Yıl 2009


Fethullah Gülen - Tahşiyeciler diye bir şey icat edebilirler! (06.04.200...




Taşhiyecileri hedef gösteren STV dizisinden bir sahne videosunu izle




A HABER den tahşiye kumpası


Deşifre | 19 ARALIK 2014 | TAHŞİYECİLER DEŞİFREDE

Tahşiye Yayınevi Kurucusu M. Nuri Turan Deşifrede Paralel Örgütün Kurduğu Kumpası Anlattı

Ateş: Bazı akrabalarımız bile, bize kumpas kurulduğuna inanmadı
Ateş: Biz ''Allah katında İslam'dan başka din yok'' dedik, Gülen rahatsız oldu

Tahşiye yayınevi eski sahibi Turan: Gözaltına alındığımız zaman şeker hastasıyım yemek verin dedim ama dinlemediler

Turan: Operasyon yapan paralel polisler bizi adam yerine koymadı.

Ateş: Paralel Örgüt, El - Kaide ile bağlantımızı bulamayınca adımızı değiştirdi.

14 Aralık Operasyonu'nda 4 Tutuklama: Tahşiyeciler



DİNLER ARASI DİYALOG VE RİSALE-İ NUR'UN ÇARPITILMASI ELEŞTİRİSİ

Mehmet Doğan ile Gülen grubu arasındaki temel sıkıntı Risalelerin okunmasında
yaşanıyor. Mehmet Doğan, Said-i Nursi'ni eseri olan Risale-i Nur'daki bazı
cümlelere ters anlam veren Gülen ve ekibiyle ilmi olarak mücadele ediyordu. Bu
mücadelesini "Reddü'l evham" serisiyle kitaplaştırdı.


Doğan, Gülen grubunun Said-i Nursi'nin mesajlarının çarpıtıldığını savunuyor..
Doğan 2005'te yazdığı kitapında Gülen'e yönelik eleştirileri açık bir dille
yazdı Doğan, özellikle dinler arası diyalog olarak adlandırılan uluslararası
projelere muhalefetiyle tanınıyor.

Nur hareketinin kolu Tahşiyecilerin lideri 66 yaşındaki Mehmet Doğan, geçtiğimiz aylarda haklarındaki ithamlarla igili savcılığa suç duyurusunda  bulunmuştu.

22 Ocak 2010'da Türkiye çapında El Kaide bağlantılı yerlere düzenlenen operasyonda gözaltına alınmış ve 17 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye  edilmişti.

Gece yarısı operasyonuyla gözaltına alınan Tahşiyecilerin lideri 66 yaşındaki Mehmet Doğan ise "Gözümde yüzde doksan oranında görme kaybı var. Ayrıca MS hastasıyım başkasının yardımı olmadan hareket dahi edemem. Şimdiye kadar örgüt kurmadım da 66 yaşından sonra mı örgüt kuracağım" diye konuşmuştu.


‘Tahşiye’ adı altında gerçekleştirilmiş operasyonun somut
delilleri işlenen cürmün vahametini göstermeye yeterli. 120 kişinin sahte bilgi  belgelerle; hele bazılarının 17 ay gibi uzun bir süre tutuklanarak hak ve hürriyetlerinden mahrum bırakılması, vicdan taşıyan hiçbir insanın olurunu
alamaz. 
Öyle görülüyor ki, bu olaylar bir-ikiyle de sınırlı değil;
mağdurlar zincirinin şikayetleri yakında sökün edip üzerlerine üşüşeceğebenziyor. Bu mağdurların müşterek yanlarının İslam’a, İslam ölçülerinden sapmadan ve taviz vermeden hizmet eden kişi ve gruplar olması dikkat çekici bir
durum. Bu durum da bize, Cemaate yüklenen bir başka misyonu hatırlatıyor;
İslam’a, İslam’ın ölçüleri içinde hizmet etmek isteyen kişi ve
grupları işlevsiz hale getirmek..  

ADIM ADIM 14 ARALIK TAHŞİYE OPERASYONU


Nurculuk hareketinin içinde küçük bir grup Tahşiyeci Yayınevi çevresinde Risale-i Nur Külliyatı'nı anlatan eserler yayınlıyor. Grup içinde önemli bir isim olan Mehmet Doğan (Molla Muhammed) özellikle Dinlerarası Diyalog ve Gülen
hareketinin insanları maddi açıdan suiistimal ettiğini kitaplarında anlatıyor.Molla Muhammed'in bu çalışmaları en çok Fethullah Gülen'i rahatsız ediyor.

Gülen'in Herkul.org sitesinde yaptığı bu konuşma Zaman Gazetesi'nde geniş olarak yer alıyor.
Ardından Zaman ve Bugün yazarları, tetikçi haber siteleri Tahşiyecileri linçe
başlıyor.

Zaman ve Bugün'ün başlattığı linç kampanyasına Samanyolu TV de katılıyor. Tek Türkiyedizisinde yayınlanan Karanlık Kurul sahnesinde açık bir şekilde Tahşiyeciler terör örgütü gibi gösteriliyor.

Emniyet İstihbarat ise Ali Fuat Yılmazer imzasıyla bir rapor yayınlayarak Tahşiyeciler
grubunun silahlı terör örgütü olarak tanıtıyor.

11 Nisan 2009'da İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne diğer kumpaslarda olduğu gibi isimsiz, imzasız ve tarihsiz ihbar mektubu geliyor. Mektupta, Mehmet Doğan
Grubu ihbar edildi.

22 Ocak 2010 tarihinde El-Kaide operasyonu adı altında 122 Nurcu terör örgütü
üyesi olmak suçlamasıyla gözaltına alınıyor.

Kamera kaydına alınmayan ev aramalarında el bombaları ve silahlar bulunuyor. Bu operasyonlarda 32 kişi tutuklanıyor

Tahşiyecilerin lideri olarak gösterilen Nurcu alim Mehmet Doğan MS hastası, böbrek hastası, şeker hastası ve %90 görme kusuru olduğu halde 17 ay cezevinde kalıyor.

Bugün İstanbul Üniversite Hukuk Fakültesi Dekanı olan Adem Sözüer hazırladığı bilirkişi raporunda bulunan bombaların delil olarak kabul edilemeyeceğini söylüyor.

TahşiyeYayınevi'nin sahibi Mehmet Nuri Turan kendilerine kumpas kuran Fethullah Gülen,Zaman Gazetesi, Samanyolu TV ve polislerle ilgili suç duyurusunda bulunuyor.

Polis 14 Aralık 2014 tarihinde startı veriyor ve 31 kişiyi gözaltına alınıyor.

19 Aralık tarihinde mahkemenin verdiği kararla Ekrem Dumanlı yurtdışına çıkış yasağı kararı ile serbest bırakılırken Samanyolu Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve 3 polis tutuklanıyor.

ABD'deyaşayan Fethullah Gülen hakkında ise terör örgütü yöneticiliği suçlamasıylatutuklama kararı çıkarılıyor.

AMAÇLARI
ERDOĞAN'A VE TÜRKİYE'YE DİZ ÇÖKTÜRMEKTİ
Küresel güçlerin taşeronu Gülen terör örgütünün
Türkiye içindeki kirli amaçları A Haber ekranlarından deşifre olmaya devam
ediyor.


"ASIL AMAÇLARI ERDOĞAN'A VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NE DİZ
ÇÖKTÜRMEKTİ"


A Haber ekranlarında yayınlana Deşifre programına konuk olana İstanbul
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, "17 Aralık bir darbe girişimidir.
Bakanların, bürokratların çocukları içeri alınmış ülke kaosa sürüklenmek
istenmiştir. Bütün bu hareketlerin neticesi ve hedefinin Recep Tayyip olduğunu
biliyorum. Seçim yoluyla Recep Tayyip Erdoğan'ı indiremeyeceklerini anladılar.
Bundan dolayı ya öldüreceklerdi ya da darbeyle indireceklerdi. 17 Aralık ve
Gezi olaylarının amacı budur. Tayyip Erdoğan'ın şahsını ve onun şahsında
Türkiye cumhuriyetine diz çöktürmekti. 17 ve 25 Aralık soruşturmalarından
MİT'in dahi haberi yoktu. Yargıya karşı eylem yapmak yargıya karşı bir saldırıdır.
25 Aralık dosyası darbe sonrası dönem için hazırlanmıştır. 25 Aralık dosyası
gerçek olsaydı bu ülkede ne kadar yatırım yapmış iş adamı varsa içeriye
atılacaktı." ifadelerini kullandı.



"GÜLEN'İ KIZDIRACAK NE HALT ETTİN"

Paralel yapının mağdur ettiği isimlerden biri olan Mehmet Nuri Turan(Tahşiye
Yayınevi eski sahibi) Gülen Örgütü ile ilgili dikkan çeken açıklamalarda
bulundu. Turan, "Polis memuru bana sen Fettullah Gülen'i kızdıracak ne
halt ettin dedi. Paralel yapının düzenlediği operasyon sonrasında ben de
tutuklandım. Şeker hastası olduğumu söyledim ve parasını vererek bir şeyler
istedim ancak hiçbir şey verilmedi ve baygınlık geçirdim. Operasyon yapan
paralel polisler bizi adam yerine koymadı" sözlerini sarf etti.



"EL-KAİDE İLE BAĞLANTIMIZI BULAMAYINCA ADIMIZI DEĞİŞTİRDİLER"

Bir diğer paralel yapı mağduru Bünyamin Ateş, ""Paralel örgüt
El-Kaide ile bağlantımızı bulamayınca adımızı değiştirdi. Kamuoyu bilsin ki biz
Tahşiyeci değiliz müslümanız tüm müslümanları kardeşimiz biliriz. Biz asla
şiddet yanlısı değiliz. Biz ''Allah katında İslam'dan başka din yok'' dedik
Gülen rahatsız oldu. Bazı akrabalarımız bile bize inanmaz oldu."

 

17
ARALIK’INKIYMETİNİ BİLELİM!.

Yeter ki, kaos olsun, istikrar bozulsun, devleti
oluşturan unsurlar sarsılsın.. Paralel yapı çetesinin ve onlara yandaşlık
edenlerin, bütün dertleri, davaları bu. Ak Parti düşmanlığı, Recep Tayyip
Erdoğan hazımsızlığı dahi onlar için söz konusu gayeye götürücü vasıta ve
vesilelerden ibaret. İhanet ki ne ihanet; satılmışlık ki, ne satılmışlık..
17-25 Aralık operasyonlarının hükümeti, daha doğrusu Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmeyi hedefleyen “darbe girişimleri” olduğunu çok iyi biliyorlar.
Bunu CHP’liler, MHP’liler ve “malûm yapı”yla “çıkar
işbirliği”
 yapan
diğerleri çok iyi biliyor.
Gezi olaylarından bir süre önce, “malûm yapı” mensuplarının
Yargı’daki uzantıları için “4 bin militan!” diyen
 Kemal Kılıçdaroğlu da biliyor; 
Ergenekon operasyonlarının sürdüğü günlerde “Malûm Yapı”yı yerden yere vuran, şimdilerde ise Okyanus Ötesi’ne sıcak
mesajlar gönderen MHP’li
 Özcan
Yeniçeri
 de…
Hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun sokaktaki her bir
vatandaş, ortadakinin bir
 “darbe
girişimi”
 olduğunun
farkında.
Sayın Erdoğan dostları da, düşmanları da oyunu görüyor.
Ben bunu çok önemsiyorum; 17/25 Aralık operasyonları, toplumun
olan bitenle çok daha yakından ilgilenmesini sağladı.

PARALEL ÇETESİ ONLAR BU MENFUR EMELLERİNE ASLA
ULAŞAMAYACAKLARDIR..
Devlet erkleri oynanan ve oynanmak istenen oyunların tamamen
farkındadır. Çünkü, vesayet rejimi tamamen çökmüş, iflas etmiş, etki ve
etkinliğini külliyen yitirmiştir. Bundan böyle Türkiye, dış patentli ekonomik,
politik ve kültürel müdahalelerin serbest oyunlarını oynadığı edilgin bir ülke
olmayacaktır; kendi değerleriyle dirilişe geçmiştir çünkü artık o, dedikleri
dinlenen, söylediklerine kulak verilen, bölgedeki gücü kabul edilen dinamik,
etkin bir konuma yükselmiştir.
 Türkiye’de demokrasinin kalıcı kılınması ve nesilden nesle
aktarılması, ancak yeni bir anayasa inşasıyla ve yine Türkiye’de kalıcı bir iç
barışın temini ancak çözüm sürecinin hayata geçirilmesiyle mümkündür. Bunu
bildikleri içindir ki, Ak Parti’nin anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde
etmesini engellemek ve çözüm sürecini çözümsüzlüğe kilitlemek peşindeler..
Dış güdümlü bu iki gündem etrafında, gözleri bağlı dolap beygiri
gibi dönüyorlar; dönsünler de kuyudaki suları/ siyasi kredibiliteleri çoktan
tükendi farkında değiller..  

FETHULLAH GÜLEN BATI NEZDİNDE DE BİTECEK!

Paralel
örgütün medya şefi Ekrem Dumanlı hakkında şu satırları yazdığım saatlerde
tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Fakat bu durum Ekrem Dumanlı’nın
22 sayfa tutan ifadesinin yalanlarla dolu olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Fethullah Gülen'in liderliğindeki bu suç örgütü yalan söylemek ve iftira atmak
konusunda özel olarak uzmanlaşmış bir örgüt...
Ekrem Dumanlı hayatında Fethullah Gülen'den
talimat almadığını söylüyor. Buna kargalar bile güler. Ekrem Dumanlı dediğiniz
adam ortaokul seviyesinde bir Türkçe hocası iken Gülen’in her türlü talimatına
sorgulamaksızın uyacağını gösterdiği için bu noktalara geldi. Gülen legal
talimatların yanında illegal talimatlar da verebilen iki-yüzlü bir örgüt
lideriydi. Dumanlı her türlü illegal talimatı uygulayan bir adamdı.
Tahşiyecilere yönelik kumpas olayı da bunun örneğidir. Bunun gibi onlarca örnek
vardır. İşte şimdi Dumanlı ve Hidayet Karaca bunun bedelini ödeyecekler.
Gülen’in bir yüzünde hoşgörü, diyalog, insan hakları, demokrasi gibi maskeler
vardı. Öbüründeyse istihbarat operasyonları, kumpaslar, sahte kanıt üretmeler,
KPSS soruları hırsızlığı hatta kanlı cinayetlere yol verme gibi karanlık bir
yüz vardı. 
Evet bu son söylediğimi bilerek
söylüyorum... Ben adil bir adamım. Mesela geçen hafta paralel örgütün cinayet
işlemekle görevli bir birimi olmadığını tarzlarında cinayetin olmadığını
söylemiş biriyim. Paralel örgüt de adil yargılanmalıdır. Benim bu söylemimi
Samanyolu hemen ana haberinde kullandı. Gülen Batı nezdinde meşru algılanmak
için doğrudan silahlı bir birim kurmamıştır. Fakat bu demek değildir ki bazı
cinayetlere dolaylı ve taşeronlar aracılığıyla Gülen’in bağlantısı olmamıştır.
Hrant Dink Cinayeti, Gülen'in Batı'daki itibarını yerle bir edecek olaydır. Bu
süreci hep beraber yaşayacağız. Ergenekon operasyonunun başlatılması ve TSK’nın
Gülenist yapı tarafından ele geçirilmesi süreci Gülen için hayatiydi. 2007-8’de
tek gündemi buydu Gülen’in. Türk devleti içindeki paralel istihbarat Hrant
Dink’in öldürüleceğini Gülen’e bildirmişti. Gülen'den kendi polis istihbaratına
gelen talimat netti: Sakın engellemeyin hatta teşvik edin...
Evet yanlış okumadınız... Pensilvanya, Hrant
Dink cinayeti ile ilgili engellemeyin ve teşvik edin talimatını vermiştir.
Bunun üzerine Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek bu olayı organize etmiştir.
2008’deki Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunun bu iki polisle ilgili kanıtları
çok nettir. Mesela Hayko Bağdat da Akyürek-Yılmazer ikilisinin cinayette aktif
rol oynadığını söylerdi hep. Şimdi cemaatin kanalından maaşa bağlanınca Hrant için
adalet duygusunu yitirmişe benziyor. Dink’le ilgili talimatın Gülen’den
gittiğini şu an hem MOSSAD hem de CIA bilmektedir. Bu iki teşkilat Türk
devletine de bu bilginin kendilerinde olduğunu belirtmiş ve yeniden
Türkiye-ABD-İsrail arası stratejik ortaklık günlerine dönülürse Gülen’in Dink
cinayeti gerçeğinin Batı medyasının manşetlerine çıkacağı garantisini
vermişlerdir. Aslında hem Washington hem Tel-Aviv Gülen’in Türkiye halkı
nezdinde bittiğini ve bir daha kendine gelemeyeceğini biliyor. Şu an Türkiye’yi
istedikleri dış politika çizgisine getirmek için Gülen’i rehine gibi
kullanıyorlar. Türkiye ise bir yandan direniyor bir yandan elindeki güçlerle
pazarlık yapıyor. Türkiye ile ABD-İsrail bloğu uzlaştığı an Gülen’i portakal
gibi sıkıp atacaklar. Gülen’in Dink cinayetindeki parmağının ortaya çıkması ile
tüm cemaat Batı’dan deport edilecek. Hiç merak etmeyin 2010’lu yıllar içinde
Gülen ve örgütünün şu an Türkiye’de itibarı nasıl sıfırsa Washington ve
Brüksel’de de durum aynısı olacak.
 İşte tüm bu süreçlerde paralel emniyet
kadar paralel medya da vardır. Ali Fuat Yılmazer ile Ekrem Dumanlı arasında
Yurt Atayün ile Hidayet Karaca arasında fark yoktur. Bunların hepsi Gülen’in
talimatıyla suç işlemiş adamlardır. Bunlardan biri almış, öbürü pişirmiş, bir
diğeri yemiştir. Bu düzeneğin tüm parası da TUSKON vesilesiyle sağlanmaktadır.
Paralel örgüt önce elindeki devlet gücüyle himmet, yani haraç toplar sonra bu
kara para TUSKON’da yıkanır ve legalize edilir. Sonra da bu para cemaatin
çeşitli damarlarına zerk edilir. Paralel yapı aynı zamanda örgütsel bir
yolsuzluk ağıdır.
 İşte şimdi bu örgütsel yolsuzluk
ağının santrali olan TUSKON iş dünyasında partner bulmakta zorlanıyor. İş
dünyasının çoğunluğu TUSKON’a mesafeli. Fakat köşeye sıkışmış TUSKON çetesine
hayat öpücüğünü ise CHP veriyor. Geçen yazımda CHP’nin finans ayağının
baronlarından Bülent Ünal’ın TUSKON ile ortaklığını anlattım. Ünal'ın başında
olduğu şirket TUSKON’u yeniden aklama ve sisteme sokmanın peşinde koşuyor. Ünal
ve şirketi bu tavırlarında ısrar ederse Türk devleti de gereğini yapacaktır.
CHP tabanından en nefret edilen adam Fethullah Gülen. Fakat CHP üst yönetimi
tuhaf biçimde CHP tabanının nefret ediği bu örgüte yardım ve yataklık ediyor.
Bu ilişkiler de elbette bir gün çözülecektir...

YENİ ŞAFAK / Cem Küçük


KÖŞE YAZISI DA DELİL OLUR BİR 'KIL' DA

Paralel
yapının marifetleri öyle görünüyor ki, sayarak bitmiyor. Yalan, iftira,
entrika, darbecilik, dini istismar, yetkiyi ve görevi suiistimal, kadrolaşma,
emanete hıyanet, güveni kötüye kullanma vs.
Bütün bu özelliklerini göstere göstere
sergiliyorlar ve pişkince.
Ama bugünlerde gördüğümüz daha açık bir
özellikleri de cazgırlıkla suçluyken güçlü görünme konusunda sergilenen üstün
performans ve pişkinlik. Operasyonu günler öncesinden polisin içindeki köstebekleri
marifetiyle öğrenebildiklerine göre aslında haklarında başka delile bile gerek
yok.
Polisin içinde hala devlete veya polis
teşkilatındaki hiyerarşik düzene değil kendilerine çalışan elemanlarının olduğu
aslında bu olayla birlikte kesinlik kazandı. “Nerede, hani paralel? Gösterin de
gidip biz de üye olalım” diye Kılıçdaroğlu triplerine yatmalarına gerek yok. Bu
hali görüp de “işte paralel” diyerek kimsenin salağa yatmasına veya başkasını
aptal yerine koymasına uygun bir durum yok artık.
Daha kimsenin ruhu duymamışken polisin
içindeki elemanları eliyle öğrendikleri bilgileri sosyal medya üzerinden
paylaşarak bir de kalkışma örgütlediler. Yetmiyor, kısa süre içinde dünyada
şimdiye kadar himmet paralarını yedirdikleri medyadaki etkili çevrelerdeki bütün
adamlarını harekete geçirerek kendilerine yapılacak olan operasyonu daha
yapılmada, bir “özgür basını susturma, muhalefeti bastırma” olarak anlatıp
onları sazan gibi düşürüyorlar.
Halihazırda aralarında yüzlerce gazetecinin
de bulunduğu 50 bin kişinin tamamen keyfi ve işkence şartları altında tutuklu
bulunduğu, her gün onlarca kişinin sivil gösterilerde hayatını kaybettiği
Mısır’a dair hiç bir tepkilerini duymadığımız  yabancı basından ve siyaset
çevrelerinden henüz olmamış ve muhtevası belli olmayan operasyonlar için müthiş
bir tepki kampanyasını bu sayede görmüş oluyoruz. Göz yaşartıcı bir hassasiyet,
“özgür basın” adına umut verici bir görüntü doğrusu
Aslında bu vesileyle bu yapı psikolojik harp
teknikleri konusunda da hiç de az marifetli olmadığını ortaya koymuş oldu.
Şimdiye kadar saman altındaki yollardan sessiz sedasız ne sular seller yürütmüş
olduklarına dair başka bir delile de, bilgiye de gerek bırakmıyorlar. Bu
marifeti, taa, altmışlı yılarda Komünizmle Mücadele yıllarında kontrgerilla
temrinleriyle kapmış olduklarını bugün daha iyi anlıyoruz.
14 Aralık’ta başlatılan operasyon aslına
bakarsanız, örgütün suç işleme tarzını en açık şekilde ele veren bir olayın
mağdurlarının şikayeti üzerine başlatılmış bir operasyon. Polis, yargı ve medya
işbirliği içinde hedef alınan herhangi birinin hayatının kısa süre içinde nasıl
karartılabildiğine dair mükemmel bir örnek. Bu örnek sadece ismi bile paralel
yapı tarafından “tahşiye” diye konulan gruba mahsus da değil. Paralel yapının
herhangi bir faaliyet alanına giren her kişi veya gruba karşı bu yapının
muamele tarzı bu.
Bu yanıyla yaptıkları mafya
örgütlenmelerinin yaptığından farksız. Bir farkla, şimdiye kadar Türkiye’de
dini ve milli motifleri bu kadar etkili ve yaygın bir biçimde kullanabilen ve
başta yargı ve emniyet olmak üzere devletin bütün birimlerinde bu kadar yaygın
bir biçimde örgütlenmiş bir mafya örgütü yoktu.
Dershane alanına giren ve bu konuda yapıyla
rekabet eden biri görüldüğünde hemen paralel yapıyla bağlantılı bir savcıya o
kişi hakkında bir uydurma ihbar mektubu gönderiliyor, savcı hemen bütün
iletişim araçlarını, telefonunu dinleme kararı alıyor ve kısa süre içinde o
kişiye çökülüyor.
Yolsuzluğa karşı temiz toplum aradıkları
yok. İstedikleri şey, kendilerine haraç vermeyen, kendilerini görmeyen hiç bir
bakanın, hiç bir başbakanın kalmaması idi. 17 Aralık yıllardır her tarafta
denedikleri bu “çökme” işleminin hükümete karşı sergilenmesinden başka bir şey
değildi.
Tahliye edildikten sonra pişkin pişkin
kalkmış “basın susturulamaz” diyor. Basını susturmak isteyen varmış gibi.
“Ortada delil diye hepsi hepsi iki köşe yazısı bir haber” diyor. Bununla mı
suçluyorsunuz diyor. Milleti aptal yerine koyarak.
Sayın “gazeteci”. Kimseyi iki köşe yazısı
için aldıkları yok, bunu sen de biliyorsun aslında ama yine söyleyelim. Ortada
o köşe yazıları ve haberler marifetiyle mağdur edilmiş, hayatları karartılmış
insanlar var. Hiç bir suçları yokken evlerine örgüte bağlı polisler eliyle
bomba konulmuş ve bu bombalar yüzünden “terör örgütü” diye iftira atılmış insanlar
var. O “iki köşe yazısı” da pekala o suçların delilidir. Bazen bir “kıl” da bir
cinayet mahallinde olayın aydınlatılması için bir delil olabilir.
Yoksa, basını susturmak isteyen kim? Basın
susturulmuş olsa, senin basının adliye meydanının önünde oynadığın gülünç
kahramancılık oyununu canlı canlı televizyondan verebilir miydi? Anlayana, o
görüntünün kendisi suratına çalınmış bir cevaptır. Allah’tan korkmaz, kuldan
utanmazlar. Hayatlarını kararttığınız, mafya gibi mallarına, mülklerine,
özgürlüklerine çöktüğünüz insanlara karşı dini de, hizmeti, de demokrasiyi de
kalkan olarak kullandınız. Gazeteciliği, özgür basın söylemini mi
kullanmayacaksınız?
Enselenmiş darbecilik ve hırsızlıklarınızı
örtbas etmek için istediğiniz kadar cazgırlık yapın, yaptığınız herşey sizi
daha da batırıyor. Halk nezdinde meşruiyetinizi, inandırıcılığınızı,
güvenilirliğinizi kaybetmişsiniz.
Yıllarca
himmetlerini sömürdüğünüz masum Türk halkı nezdinde kaybettiğiniz itibarınız
size pul olarak yeter.

YENİ ŞAFAK / YASİN AKTAY



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder