17 Kasım 2014 Pazartesi

MOSSAD/ MİT Zirvesinde Antlaşma Sağlanamayınca Kılıçlar Kınından Çıktı .



Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Kontrterör Dairesi Eski Başkanı Mehmet Eymür A Haber'de yayınlanan programda canlı yayına katıldı. Eymür Gezi olaylarına ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Eymür, ilk başlarda masum başlayan olayların farklı gruplar tarafından kullanıldığını ifade etti. Eymür olaylar sırasında Mossad ajanlarının da görev yaptığını iddia eti. Eymür "Burada yetişmiş İsrail'de askerlik yapmış insanlar 'Gezi'de" görev aldı. Mossad ajanıydılar" diye konuştu.

 Gezi Parkı olayları ile ilgili İsrail devlet yetkililerinden destek açıklamaları geldi.
İsrail Parlamentosu Knesset Başkan Yardımcısı Moshe Feiglin "Türkiye'deki gösterilerin Erdoğan düşene kadar devam etmesi için dua ediyoruz. Kendisi bir Yahudi düşmanıdır. Onunla barışma yolunda mesafe kat etmemize ve resmî özür sunmamıza rağmen bize karşı düşmanca tavrını sürdürüyor" açıklamasını yaptı.

Ayrıca, İsrail Parlamentosu Dış İlişkiler ve Güvenlik Komisyonu Başkanı Avigdor Lieberman’ın "Türkiye'de olup bitenler karşısında mutluluğumu gizleyemiyorum" ve İsrail Altyapı Bakanı Silvan Şalom'un "Türkiye'yi Yeni Osmanlıların iktidarından kurtaracak her gelişmeyi memnuniyetle karşılarız" şeklindeki beyanları medyada yer aldı.

Böylece Gezi Parkı isyanının arkasındaki güç ve iradenin, gerçek rejisörün İsrail olduğu iyot gibi ortaya çıktı!
İsrail'in iyot gibi ortaya çıktığı bir zamanda ülkemize çok ilginç bir ziyaret gerçekleşti!

İsrail ’e ait özel bir uçakla gizlice Türkiye ’ye gelen MOSSAD’ın, Türk ve Sırp kökenli Başkanı Tamir Pardo’nun, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan’la bir araya geldiği medyaya yansıdı.

Kamuoyuna ziyaretin sebebinin Suriye’deki gelişmeler olduğu açıklanmış olsa bile gerçek bundan çok farklı idi!

MOSSAD/MİT zirvesi sonrasında ülkede yaşanan gelişmeler dikkatli bir gözle izlendiğinde ziyaretin Gezi Parkı olayları ile ilgili olduğu net bir şekilde ortaya çıktı.

MİT/ MOSSAD görüşmeleri devam ederken faiz lobisi bir iyi niyet gösterisi olarak Ankara, İzmir ve İstanbul’da, Gezi Parkı bahanesi ile 19 gündür ortalığı savaş alanına çeviren marjinal terörist örgüt militanlarını sokaklardan çekti!

Milli odak ise İsrail’in bu iyi niyet gösterisine karşılık olarak Gezi Parkı gösterileri ile ilgili çok sert, kararlı ve radikal çıkışlar yapan Başbakan Erdoğan’ın söylemlerinde yumuşak bir üslup kullanmasını sağladı!

Daha önce Taksim’deki Gezi Parkında yapılmak istenen yeni düzenlemelerin her ne olursa olsun mutlaka yapılacağını, bundan geri adım atılmasının söz konusu olamayacağını ilan eden Başbakan Erdoğan, MOSSAD başkanının Türkiye’de olduğunda hükümet olarak yargı kararlarını bekleyeceklerini, alınacak yargı kararlarının göstericilerin beklentilerinin aksinde olması halinde Referanduma gideceklerini söylüyordu!

MOSSAD/ MİT müzakereleri sürerken Taksim Gezi Parkındaki isyanının sivil unsurlarını oluşturan heyetler ile sanatçılar daha önce hakkında çok sert açıklamalarda bulundukları, hakaret ettikleri Erdoğan’la görüşmek için Başbakanlık binasının yolunu tuttular!



Görüşme sonrası ise Başbakan ile uzlaşmaya yakın olduklarını ve isyanın bitirilmesi gerektiğine yönelik ılımlı ve yapıcı değerlendirmelerde bulundular!

Karşılıklı yapılan bu yapıcı ve olumlu açıklamalar ile iyi niyet gösterileri sonrasında Taksim’de hayat yine eski günlerine dönüverdi.

Anlaşılan MOSSAD başkanı, İsrail devleti adına bir uzlaşma ve orta yol bulmak için arabuluculuk yapmak üzere ülkemize gönderilmişti.

Çünkü Başbakan Erdoğan’ın Gezi Parkı eylemlerinin arkasındaki gerçek gücün ülkemizdeki faiz lobisinin olduğunu ilan etmesi ve her konuşmasında bu lobinin içinde bulunan önemli holdinglerin isimlerini hedef yaparak kamuoyunda saldırıya geçmesi İsrail açısından son derece tehlikeli bir gelişme idi!
Eğer İsrail, milli devlet ile Gezi Parkı isyanıyla ilgili bir uzlaşma, anlaşma sağlayarak orta yol bulamazsa bu içimizdeki İsrailcilerin sonu demekti.

Çünkü Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarında sürekli faiz lobisini hedef göstermesinden de anlaşılacağı gibi milli devletin Taksim isyanın faturasını faiz lobisine çıkartmak istediği son derece açıktı.

Gezi Parkı eylemleri İsrail ve haçlı batılı devletlerin istedikleri doğrultuda ilerleyerek bütün il ve ilçelerde toplumsal taban bulup geniş kapsamlı bir halk isyanına dönüşerek ülkeyi idare edilemez noktaya doğru sürükleme eğilimi noktasında eğer ümit vaat etseydi o zaman elbette MOSSAD başkanının uzlaşmak için ülkemize gelmesine gerek kalmazdı.

Ancak Ortadoğu ülkelerinde Arap Baharı benzeri bir halk ayaklanması çıkarmak için planlanan Gezi Parkı eylemleri, İsrail’in beklentilerinin tam aksi istikametinde bir trend izlemeye başlayınca iş işten geçmeden müdahale etmek şart oldu.
Peki, İsrail ve batılı ülkeler sahibi oldukları dış/iç uluslararası medya gücü ile Taksim Gezi Parkı eylemlerini çığırından çıkarmak için ellerinden gelen her türlü provokasyonu, manipülasyonu, bilgi kirliliğini, çarpıtmayı, kara propagandayı yapmış olmalarına rağmen neden istedikleri neticeyi bir türlü alamadılar?
Çünkü Türkiye, Erbakan’ın Başbakanlığında Refah-Yol iktidarı döneminde bir küresel provokasyon olan 28 Şubat post-modern darbe yıllarındaki gibi bir ülke değildi artık!

Öncelikle Çankaya Köşkünde Gezi Parkı olaylarında faiz lobisi ile işbirliği yapacak bir Demirel oturmuyordu!

Eylemlere destek olan kalemleri satılık medyadaki Tapınak Şövalyelerini Genelkurmay karargahına çağırıp hükümet aleyhine brifing verecek askeri komuta kademesi TSK da yoktu!

Yargı bürokrasisinde Gezi Parkı gösterilerine yönelik destek açıklamasını yapacak üst düzey mensupların varlığından eser yoktu!

28 Şubat sürecinde olduğu gibi Gezi Parkı isyanında da hükümet aleyhine yapılan protesto gösterilerine katkı sağlayacak ve 5’li çete diye adlandırılan STK’lar tasfiye edilmişti!
Gezi Parkı isyanını sahiplenip toplumsal taban ve destek sağlayacak Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Hüsamettin Cindoruk gibi parti genel başkanlarını bulmak yeni Türkiye’de mümkün değildi!

Ülkemizde 28 Şubat sürecini perde arkasından planlayan, yürüten, sevk ve idare eden İsrail işbirlikçisi sermaye ile medya çevrelerinin karteline, tekeline çoktan bir son verilmişti!
İşte bu gerçeklerden dolayı Gezi Parkı’nda yaşananlar bahanesi ile AKP iktidarını indirecek bir yeni küresel 28 Şubat sürecini gerçekleştirme imkânı kalmamıştı.

İsrail ve haçlı batılı ülkeler bu gerçeği anlamakta biraz geç kalınca iş işten geçmeden AKP iktidarı ile yeniden uzlaşmak ve anlaşmak zorunda olduklarının farkında idiler!

MOSSAD başkanı Tamir Pardo, işte bu uzlaşma zeminini gerçekleştirmek için ülkemizi ziyaret etmişti.
MOSSAD başkanının müzakere masasında milli devletten istediği şey açık ve netti!

İçimizdeki faiz lobisine yönelik Başbakan Erdoğan’ın takındığı sert söylem ve tavırlarından vazgeçmesi!

Birde faiz lobisini oluşturan sermaye ve iş adamlarına yönelik Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat gibi yargı soruşturmalarına benzer bir yeni adli sürecin başlatılmaması ve geçmişte Simavi’lere, Dinç Bilgin’e, Uzan’lara, Mehmet Emin Karamehmet’e yapılan uygulamanın bunlara yapılmaması hususu idi !

Bu isteklere karşı İsrail’in milli devlete verdiği taviz ise Gezi Parkı eylemleri bahanesi ile sokaklardaki şiddete bir son vermekti.

MOSSAD/ MİT zirvesi sürerken Gezi Parkı eylemlerini organize ettiği içimizdeki faiz lobisinin de bağlı bulunduğu en büyük Siyonist Baron Rothschild hanedanlığının güdümündeki İngiltere Başbakanı David Cameron, G8 Zirvesi toplantısında 2 Türk kadın gazetecinin, sorularını cevaplarken Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili övgü dolu sözler sarf ediyordu!

MOSSAD başkanının ziyaretinin ardından faiz lobisinin önemli unsurlarından olan ve Taksim gösterilerine katılarak “ Ne sağcıyım, ne solcu, çapulcuyum çapulcu” pankartı ile dolaşan Cem Boyner, Twitter hesabından “Eve dönme zamanı gelmedi mi” çağrısı yaparak Gezi Parkındaki gösterilere bir son verilmesini istiyordu!
Ancak ne var ki, İsrail ve Türkiye arasında derinden süren görüşmelerde bir uzlaşma sağlanamadı!

Uzlaşma görüşmelerinden bir sonuç çıkmayınca küresel faiz lobisinin güdümündeki şebeke, Taksim Gezi Parkında sürdürülen eylemlerin devamı noktasında karar aldıklarını bir bildiri ile dünyaya ilan ettiler.

Direnişe devam kararı Taksim Gezi Parkı gösterilerinin çevrecilikle, doğa sevgisiyle hiçbir ilgisinin olamadığını savunan hükümet ve medya çevrelerinin savundukları tezlerin ne kadar haklı ve doğru olduğuna dair bir toplumsal kanaatin oluşmasına önemli katkılar sağladı!

Olaylarla ilgili yumuşak bir üslup kullanmaya özen gösteren Başbakan Erdoğan ise Ankara ve İstanbul’da düzenlenen “ Milli İradeye Saygı” mitinginde dış ve iç tüm faiz lobisi mihraklarına yönelik adeta esip gürleyerek oldukça tehdit varı bir dil kullandı.
Ankara mitinginin gecesinde eylemin 19. Gününün akşamında Gezi Parkındaki çadırlar kaldırılarak meydanı tamamen kontrol altına aldı.
Türkiye ile İsrail arasında yeniden baş gösteren ve ABD, AB, Rusya gibi ülkelerde de uzantıları olan küresel iktidar savaşında milli devletten çok önemli bir misilleme daha geldi.
Taksim Gezi Parkı eylemlerine destek vermek için ABD’de, İngiltere’de, Fransa’da düzenlenen destek mitinglerine karşılık olarak Makedonya, Pakistan, Malezya, Filistin, Bosna Hersek ve Arnavutluk’ta Başbakan Erdoğan’a destek gösterileri düzenlendi!
Ardından milli güç odağı, Taksim gösterilerinin arkasındaki dış ve iç faiz lobisinin kimlerden oluştuğuna dair bilgileri medyaya servis etti.
Başbakan Erdoğan'ın “3 ay önceden bilgimiz vardı” dediği Gezi Parkı eylemlerinin, aylar öncesinde ABD'deki Yahudi lobisi AIPAC'in desteğiyle faaliyetlerini sürdüren Amerikan Girişimcilik Enstitüsü'nde (AEI) geçtiğimiz şubat ayında yapılan toplantıda “apolitik Türk gençliğini sokağa indirerek canlı tutmak” için “İstanbul İsyanı” senaryosunun masaya yatırıldığı gerçeği Yeni Şafak Gazetesinin manşetinden deşifre edildi.
Toplantının katılımcıları ise Siyonist NEO-CON ekibinden olan Donald Rumsfeld, Paul Wolfowitz, Bernard Lewis, Elliot Abrams, Richard Perle, John Bolton, William Kristol ve Douglas Feith.
Ayrıca Gezi Parkı eylemlerine destek olmak için Amerikan New York Times gazetesine verilen ilanın parasının 40 bin dolarının Yahudi sermayeli Rafagen adlı ilaç firması tarafından karşılandığı ortaya çıkarıldı.
Bu arada 53 kişinin hayatını kaybettiği Reyhanlı saldırısını yalnızca alt yazı geçerek duyuran ancak Taksim gösterileri ile ilgili 24 saat kesintisiz yayın yapan CNN’in sunucusu Christiane Amanpour'un, Yahudi asıllı ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Eric J. Rubin'in eşi olduğu anlaşıldı!
Tabi, Gezi Parkı olaylarında deşifre edilen sadece küresel aktörler değildi.
İçimizdeki uzantıları da kamuoyunun bilgisine sunuldu.
Günlerdir Taksim’den ayrılmayan eylemcilere gönderilen yiyecek, içecek ve barınma malzemelerinin Koç Holdinge bağlı Migros Sanal Market üzerinden gönderildiği ve bu malzemelerin yine Koç’a bağlı Divan Otel’in deposunda ve TMMOB’ un İstanbul şubesinde stoklandığı ve dağıtıldığı belirlendi.
Gezi Parkındaki eylemcilere içki ve bira temin eden şirket ise Efes Pilsen’in de sahibi olduğu Anadolu Holding’di!
Daha sonra Emniyet güçleri, Divan Otel ile gösterilerde oldukça önemli bir sokak gücünü oluşturan taraftar topluluğu Çarşı Grubunun üst düzey liderlerine baskın yaptı.
Elbette milli devletin bu hamlelerine karşı Dünya Siyonizm’inin de eli armut toplamıyordu!
MOSSAD/ MİT görüşmeleri sürerken aniden ortadan kaybolan marjinal terörist unsurlar yeniden sokaklara dökülüp Emniyet güçleri ile çatışmaya ve sokakları savaş alanına çevirmeye başladılar.
28 Şubat sürecine aktif destek olan ve 5’ li çete diye anılan sendikalardan DİSK ve KESK genel grev kararı aldılar.
Erdoğan’ı Başbakanlık makamında ziyaret edip ılımlı mesajlar veren – ki bunların çok büyük çoğunluğu Kripto Yahudi’dir- sanat dünyasının meşhurları ile medyamızın Tapınak Şövalyesi yazar/ çizer takımı halkı sokağa dökmek için tahrik ve provokasyonlarına yeniden başladılar.
Gezi eylemlerine katılarak "çapulcuyum çapulcu" pankartı açan Cem Boyner, MOSSAD başkanının ziyareti esnasında Twitter'dan "Eve dönme zamanı gelmedi mi?” çağrısı yaparken; MOSSAD'ın İsrail'e eli boş dönmesi sonrası bu sefer sahibi olduğu Boyner Holding'in internet sayfasında halkı sokağa dökmek için "çık" başlıklı bir bildiri yayınlıyordu!
Artık bu savaşın ne faiz lobisi açısından ne de milli devlet açısından bir uzlaşma ile sonlanma olasılığı yoktur.
Bu savaşın 2 sonucu var!
Ya küresel faiz lobisi ve uzantıları bu savaşı kazanarak Sevr’i Türkiye’ye dayatıp ülkeyi bölüp parçalayacaklar ve Büyük İsrail kurulacak!
Ya da milli güç odağı 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan darbe girişimlerinde olduğu gibi Taksim Gezi Parkı sürecini de kontrolü altına alarak ülkeyi İsrail güdümlü gizli derin yapılanmalardan tamamen temizleyip Yeniden Büyük Türkiye temelinde Adil Düzen’e dayalı Yeni Bir Dünya kuracak!
İsrail işbirlikçisi faiz lobisine bağlı haber kanallarının AKP'nin Ankara ve İstanbul'da düzenlediği " Milli İradeye Saygı" mitinglerinde Başbakan Erdoğan'ın konuşmalarını baştan sona canlı vermelerinden de anlaşılacağı gibi bu savaşın galibi belli değil mi?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder