17 Kasım 2014 Pazartesi

ABD-İRAN-BATI YAKINLAŞMASI İSRAİL’İ ÇILDIRTIYOR : Dünya Siyonizm’inin kadim Kabalist geleneklerinden birisi dost olduğu ülkelerin derinden dibini oymak, düşmanlık ettiği devletlerle ise gizliden köklü bir işbirliği yapmaktırBuna en iyi örnek Türkiye ve İran’dır!.


 

Türkiye, İslam ülkeleri arasında Batı Bloğunda yer alan, NATO üyesi, ABD’nin dost ve müttefiki, AB ile üyelik müzakerelerinde bulunan, laik düzeni benimsemiş tek Müslüman devlet.

Aynı zamanda bölgede düne kadar İsrail ile her türlü siyasi, askeri ve ekonomik işbirliği yapan ve bunu inkar etmeyip açıkça ilan eden tek İslam ülkesi!
Ancak bütün bunlara rağmen Türkiye’yi bölüp parçalamak, Büyük İsrail için yumuşak lokma haline getirip yutmak maksatlı planlanan bütün terör olaylarının, askeri darbelerin, siyasi ve ekonomik krizlerin, toplumsal çatışmaların arkasında Siyonist Musevi aileler ile yerli uzantıları vardır.

İran ise bölge devletleri arasında İmam Humeyni liderliğinde sözde İslam devrimini başarmış ve bu konuda diğer toplumlara örnek teşkil eden lider ülke görüntüsüne rağmen başta İsrail olmak üzere ABD ve tüm Batı dünyasıyla derinden köklü bir işbirliği içerisindeydi.

Bu kadim işbirliğine yönelik iki uç örneği vermek sanırım yeterli olacaktır.
İran asıllı akademisyen Sohrab Sobhani'nin "The Pragmatic Entente" adlı çalışmasında 1980'de İran ve İsrail arasında Humeyni iktidarında yapılan askeri anlaşmaya göre, İsrail 1980-1987 yılları arasında İran'a 500 milyon dolarlık silah satmıştı. Bu olay dünya tarihine İran-Kontra skandalı olarak geçti.

22-10-2013’te Bugün gazetesi yazarlarından Gültekin Avcı "Molla Rejiminin İsrail'le muhabbeti" başlıklı yazısında İsrail-İran işbirliğiyle ilgili şu çarpıcı bilgileri aktarıyordu:

“Trita Parsi "Treacherous Alliance" isimli kitabında İran-Irak savaşında İran ile askeri ilişkileri derinleştiren İsrail, 7 Haziran 1981'de Hava Kuvvetleri'ne ait 8 adet F-16 ve 6 adet F-15 uçağını Etzion hava üssünden havalandırarak Irak’ın Osirak nükleer tesisini kusursuz bir operasyonla imha etmişti!”
Irak silahlı kuvvetlerinin İran ordusuna karşı caydırıcılık noktasında en büyük gücü olan Osirak nükleer tesisi bizzat İsrail savaş uçakları tarafından bombalanarak yok edilmişti!

İran, İsrail, ABD ve AB ülkeleri arasındaki bu kadim işbirliğinin bölge ülkeleri ve toplumları tarafından fark edilmemesi için uygulanan yöntem ise bu devletlerin görünürde birbirlerine karşı son derece düşmanca bir tavır sergileyip kamuoyu önünde sürekli didişmeleriydi.
İran, İsrail ve ABD’li devlet yetkilileri arasındaki söz düellosu küresel Siyonist medyanın yayınlarıyla bütün insanlığın gündemine sıklıkla getirilerek İran-İsrail sahte çekişmesinin sıcaklığı sürekli muhafaza ediliyordu.
İran hükümet yetkililerin ABD için “ Büyük Şeytan”; İsrail için ise “Denize dökülmesi gerek terörist devlet” şeklindeki tanımlamalarına karşı İsrail ve ABD’li yöneticilerin İran için sürekli dilendirdikleri savaş çığırtkanlıkları dillere destandı.

Özellikle İran ve İsrailli üst düzey devlet görevlilerinin dünya kamuoyu önünde sık sık birbirlerinin aleyhine konuşmaları, savaşmaktan bahsetmeleri,  düşmanca bir söylemi dillendirip karşılıklı tehdit savurmaları, İran-İsrail mücadelesinin kurgulanmış bir illüzyondan ibaret olduğunun anlaşılmasına en büyük engeldi.
Bu muvazaalı kavgadan İran ve İsrail yıllar boyunca çok büyük menfaatler devşirdiler.




İran, İsrail ve ABD ile giriştiği sözlü düello sayesinde İslam devletleri ve toplumları nezdinde lider ülke olma ayrıcalığına kavuşurken, İsrail ise ABD ve haçlı batı dünyasında Filistin halkına karşı işlediği zulüm, soykırım ve yayılmacılık politikalarını güvenlik adı altında meşru bir zemine oturtuyordu.
45 yıldır süren bu muvazaalı kavga Hasan Ruhaninin Cumhurbaşkanlık makamına gelmesiyle darbe üstüne darbe almaya başladı!
Cumhurbaşkanı Ruhani kendisinden önceki liderler gibi İsrail ve ABD ile ilgili kavgacı, savaşçı, düşmanca bir tutum sergilemek yerine son derece yapıcı, olumlu ve diplomasiye dayalı politika değişikliğine giderek yarım asırlık tiyatroyu oynanamaz hale getirdi.
İran lideri Ruhani Nükleer programla ilgili ABD ve Batı dünyasıyla çekişip kavga etmek yerine makul bir antlaşmaya varmak için diyalog kurmaya, müzakerelerde bulunmaya hazır olduklarını açıkladı.
Ruhani'nin bu iyi niyet göstergesine Obama liderliğindeki Beyaz Saraydan da olumlu karşılık gelince ABD ve İran arasındaki diplomasi trafiğinin ilk adımları BM Genel Kurul Toplantıları çerçevesinde ABD’de gerçekleşti.
1979 Devrimi'nden bu yana iki ülkenin Dışişleri Bakanlarının önderliğinde gerçekleşen bu ilk toplantı sonrasında yapılan açıklamada görüşmelerin son derece yapıcı geçtiği ve müzakerelerin sürdürülmesi kararının alındığı dünyaya açıklandı.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhaninin İran'da on yıllardır “büyük şeytan” olarak nitelendirilen ABD ile diyalog çabası içine girmesi deyim yerindeyse Siyonist odaklar ile İsrail’de bomba etkisi yarattı.
Çünkü Ruhani yönetimi izlediği diyalog ve işbirliğine dayalı barışçıl yeni politik çizgi nedeniyle 45 yıldır devem eden İran-İsrail muvazaalı kavgasının yürütülmesini imkansız hale getiriyordu!
Bu İsrail’in zulüm, vahşet ve yayılmacı politikalarının batılı ülkelerin gözünde meşruiyetini yitirmesi demekti.
İsrail’in İran, ABD ve Batı arasındaki bu yeni diyalog çabaları karşısındaki en büyük kaybı ise Türkiye liderliğinde kurulacak İslam Birliğine karşı tedbir amaçlı bir Siyonist plan olan Şii Hilal Kuşağı projesinin tamamen çökme tehlikesi ile karşı karşıya kalmasıydı.
Çünkü ABD ve Batı dünyasıyla diyalog çabalarına girmiş bir İran’ın İslam devletleri ve toplumlarına lider ülke olma yarışında Türkiye ile rekabet etme şansı kalmayacaktı.
Peki, Cumhurbaşkanı Ruhani yönetimi 40 yıllık İran devletinin değişmez dış politik anlayışında neden revizyona gitti?
Çünkü Cumhurbaşkanı Ruhani, Milli Görüş lideri Erbakan’ın 12 günlük İran ziyaretinin bir neticesi olarak iktidara geldi!
Seçim sürecinde Hasan Ruhani'ye en büyük destek Erbakan ve Türkiye dostu olan D-8’i altına imza atmış eski Cumhurbaşkanı Rafsancani’den geldi!
Aynı şekilde Obama yönetiminin de İsrail ve ABD Yahudi lobisine karşı AKP iktidarı üzerinden Türkiye ile son derece samimi ve stratejik bir işbirliği halinde olduğu artık sır değil.
İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Sözcüsü Hüseyin Nakavi’nin resmi haber sitesi ICANA'ya “Tahran'daki nükleer tesise yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş yakıta ihtiyaç vardı ancak, gerekli yakıt temin edilmiştir ve artık bu oranda uranyum zenginleştirmeye gerek kalmamıştır " açıklamasıyla ABD-İran ilişkilerinde yeni bir sayfa açıldı.
Yeni İran yönetiminin işbirliği çabalarına ABD’den teşvik maksatlı oldukça önemli jestlerle karşılık verildi.
MOSSAD’a yakınlığıyla bilinen DEBKA file sitesine göre ABD’nin, yurtdışında bulunan İran'a ait dondurulmuş fonları Kongre'deki dirence rağmen serbest bırakmaya hazırlandığı ve bu miktarın 75 milyar dolar olduğu söyleniyordu.
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Dışişleri Bakanı John Kerry ve Hazine Bakanı Jack Lew’in İran'a yeni yaptırımlara gidilmemesi için Kongre'de lobi yaptıkları medyaya yansıdı.
İsrail’in İran, ABD ve Batı dünyası arasında başlayan müzakere süreci ile barış ortamını akamete uğratmak için yaptığı tüm resmi açıklama ve diplomatik girişimlere karşı ne Obama yönetimi ne de BM Güvenlik Konseyi 5 daimi üyesi ülkeleri geri adım atmayarak kararlı bir duruş sergilediler.
Bunun üzerine İsrail hem İran’daki hem de ABD’deki işbirlikçi kadrolarını müzakere sürecini baltalamak için harekete geçirdi.
Yahudi lobisi Kongredeki gücü sayesinde Obama’nın gerçekleştirmek istediği sağlık reformunu bahane ederek ABD’nin bütçe ve borç tavanı limitini yükseltme isteğini reddetti.
ABD Hükümeti resmen kapandı. Milyonlarca çalışan ücretsiz izine çıkarıldı!
İkinci oturumda da Kongreden olumsuz sonuç çıkınca Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim’den ” Dünyayı çok büyük bir ekonomik felaket bekliyor” açıklaması geldi.
ABD’yi finansal iflasın eşiğine getiren kriz sonrası zor durumda kalan Başkan Obama “Amerikan halkının bu şehirde olanlarla ilgili hayal kırıklığı hiç bu kadar yüksek olmamıştı” diyerek açıkça ABD’nin bölünüp parçalanabileceğini ima etti.
Obama bu açıklamasıyla Siyonist baronlara “ Kongrede yeni bütçenin onaylanmasına karşı çıkmaya devam ederseniz kaybedecek sadece Beyaz Saray olmayacak. ABD’nin iflası aynı zamanda Siyonizm’in de, İsrail’in de sonu demektir” mesajını iletiyordu.
Siyonizm ve İsrail pabucun oldukça pahalı olduğunu anlayınca son oturumda Obama yönetiminin kapanan hükümetin tekrar açılması ve borç tavanının yükseltilmesi konusunda Kongrenin Senato kanadındaki liderlerle anlaşmasına izin vermek zorunda kaldı.
Bütçe krizinden mecburi geri adım atan Yahudi lobisi bu sefer MOSSAD uzantısı eski CIA ajanı Edward Snowden aracılığıyla ABD Ulusal Güvenlik Kurumu'nun (NSA) dünya liderleri ile insanlığın telefon, internet ve sosyal medya ağları üzerinden gerçekleştirdikleri konuşma ile yazışmaları izlediğine dair belgeleri dünya kamuoyuna deşifre etti.
Deşifre edilen dinleme skandalı sebebiyle Obama iktidarı başta Almanya, İngiltere ve Rusya olmak üzere tüm dünya ülkelerinden oldukça sert eleştiri ve suçlamalarla karşı karşıya bırakıldı.
İsrail açıkça Obama yönetimine “ eğer İran’la yapılan müzakerelerden vazgeçmezsen başın beladan kurtulamaz” diyordu!
Eli armut toplamayan Obama yönetimi ise ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki aracılığıyla İsrail'in Batı Şeria'da 20 bin yeni konut inşa etmesini meşru görmedikleri ilan ederek İsrail’e büyük bir kazık attı!
Bu gelişmeler karşısında şok olan İsrail’in Dışişleri Bakanı Lieberman ”İran'la müzakereler ve Filistin'le yürütülen barış sürecinde Amerika ile ters düştüklerini, ihanete uğradıklarını ve kendilerine yeni bir müttefik bulmaları gerektiğini” açıkça ilan etti.
Beyaz Sarayı zor duruma düşürmek maksatlı benzer Siyonist girişim ve tezgahlar İran’da Ruhani yönetimine karşıda yapıldı.
İran’daki İsrail işbirlikçisi siyaset ve medya çevrelerinin hipnotize ettiği Batı ile yakınlaşmaya karşı çıkan muhafazakarlar başkent Tahran’da son yılların en büyük ABD karşıtı gösterisini gerçekleştirerek Ruhani yönetimini ihanet etmekle suçladılar.
1-11-2013’te PKK ’nın İran kolu PJAK'a bağlı Doğu Kürdistan Güçleri (HRK) Mako kentine bağlı Axgeli Boralan bölgesinde İran askerlerine yönelik saldırı düzenledi. Saldırıda 10 askerin yaşamını yitirdiği kaydedilirken, çok sayıda askerin de yaralandığı belirtildi.
19-11-2013’te Lübnan'ın başkenti Beyrut'taki İran Büyükelçiliği yakınlarında 20 kişinin hayatını kaybettiği, yüzlercesinin yaralandığı çok şiddetli bir bombalı saldırı gerçekleşti.
İsrail, iç gösterilerle, PJAK ve bombalı eylemlerle Cumhurbaşkanı Ruhaniyi ”Batı ile diyalog ve barış müzakerelerinden vazgeç. 40 yıllık İsrail-İran muvazaalı kavgasına dayalı düzeni bitirme” diyerek tehdit ediyordu.
Cumhurbaşkanı Ruhaninin Batıya karşı izlediği yeni dış politikaya dini lider Ayetullah Ali Hamaney’de destekçiydi.
İran İslam Cumhuriyeti'nin dini lideri Hamaney’in en büyük özelliği Baba tarafının Azerbaycan Türkü olmasıdır!
Yani Cumhurbaşkanı Ruhani gibi İran devletinin en büyük otoritesi dini lider Ali Hamaney de Türkiye’ye çok uzak biri değil!
İsrail, Cumhurbaşkanı Ruhaniye destek olmasının acısını Ali Hamaney’den de çıkartmaya çalıştı.
İran toplumunda büyük çalkantılara sebep olan bir habere imza atan Siyonist Independent gazetesi, İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in Ayetullah Humeyni'nin imzasıyla kurulan Setad adlı şirket üzerinden 95 milyar dolarlık bir "iş imparatorluğunu" yönettiğini iddia etti.
Ancak Siyonist Musevi baronlar ile İsrail’in olağanüstü çaba, gayret ve küresel provokasyonlarına rağmen Türkiye önderliğinde gerçekleşen İran ile BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya (5+1) arasındaki, İran'ın nükleer programına ilişkin Cenevre’deki müzakerelerde anlaşmaya varıldığı açıklandı.
İran ile ABD ve Batılı ülkeler arasındaki müzakereler antlaşmayla neticelendiği için Türkiye’ye karşı İran ve Şii kartını kaybetme tehlikesi ile yüzleşmek zorunda kalacak İsrail’in kapısını çok büyük tehlikeler pek yakında çalacak demektir!
İsrail için sonun başlangıcı olacak tehlike ise Türkiye ile yeniden dost ve müttefik olmaya aday İran Ruhani yönetiminin Suriye’deki zalim Esad rejimine verdiği desteği çekebileceği ihtimalidir.
Siyasi akıl üstünlüğünü kaybetmiş bir İsrail’in Türkiye’ye karşı direnme şansı yok.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder