31 Temmuz 2014 Perşembe

Satranç Sultan Abdülhamid'i indirmek istiyorlardı.100 yıl önce neyse o!!!

      Bekir Hazar

Sultan Abdülhamid'i indirmek istiyorlardı.



Sultan Abdülhamid'i indirmek istiyorlardı.

Önce içeride örgütlendiler.
Sonra yurt dışındaki Jön Türkler'e el attılar.
Avrupa'ya giderek aralarına karıştılar.
Beyinlerini yıkadılar, Jön Türkler'i de kadroya aldılar.
İttihat Terakki böyle kuruldu.
Kurucularının tamamı Mason'du.
Gerekli olan para da zaten Fransız Mason Locası'ndan geliyordu.
Balkanlarda isyanlar çıkardılar.
Ordular kurdular.
İstanbul'a yürüdüler.
Sultan Abdülhamid Han, o isyan ordularını toprağa gömebilirdi ama kardeş kanı dökülmesin istedi.
33 yıllık hükümdarlığı boyunca tek karış toprak vermeyen Sultan Abdülhamid'i 3 kez tahttan indirdiler.
Darbeler yaptılar, insanları evlerinden topladılar. Yargıladılar, suçsuz pek çok vatanseveri OPERASYONLARLA hapislerde çürüttüler veya astılar.
Koca İmparatorluğu İngilizler'e, Avrupa'ya peşkeş çektiler.
Vatan hainleri vatanı satmak için sürekli iktidarı ele geçirdi, gerekirse DARBE yaptı, hükümetler kurdu.
Karşı çıkan hükümetleri hep indirdi.
Bunu sağlamak için medya gücü lazımdı.
Düzinelerle gazete çıkardılar.
Yalan ve iftiralarla astığını astı, kestiğini kesti, sürdüğünü sürdüler. Sonuçta Masondular.
İmparatorluğu satıp parçalayacaklardı.
Görevleri buydu.
Harbiye Nazırlığı'na getirilen bir Mason Paşa, hayati önemdeki Trablus ordusunu Yemen'e gönderdi. Trablus'taki silah ve cephaneyi de gemilerle İstanbul'a çekti.
Vali ve kumandanı görevden aldı.
Koca şehri sahipsiz kimsesiz bıraktı.
O dönemde Vatikan devreye girdi.
Türkler gemilerle Trablusgarp'a silah sevkediyor yalanını uydurdu.
Osmanlı'ya ültimatom verdi. "Derhal şehri biz verin" diyen harp ilanıydı bu.
Sadece bir şehir böyle bedavaya gitti.
İtalyanlar'ın Trablus için ültimatom gönderdiği dakikalarda bizim hariciye nazırı yani o zamanın dışişleri bakanı İtalyan elçisi ile boğazda SATRANÇ oynuyordu.
Bizi hep satranç masasına oturttular.
Şahları hep devirdiler, mason vezirlere dokunmadılar.
O mason vezirlerle ve onların paşaları ile 1914'te 1. Dünya Savaşı'na soktular.
Milyonlarca kilometrekareye yayılmış koca imparatorluğu yüzbinlerle ifade edilen bir alana hapsedip bu ülkeden kaçtılar.
Geride gömülecek mezar bile bulamayan milyonlarca şehit bırakarak.
Sultan Abdülhamid İttihatçı Masonlar'ın ve Jön Türkler'in büyük ihanetini görmüştü. "Göreceksiniz, bu ülkeyi hem Ruslar'la hem de İngilizler'le savaşa sokacaklar.
Ve o zaman Allah göstermesin, bu devletin parçalandığına şahit olacağız" 
diyordu. Ve şahit olundu.



Bir imparatorluk paramparça edildi.
Aradan geçen 100 yıl boyunca imparatorluğu vatan hainleri ile yıkanlar, maşaları içimizden hiç eksiltmedi.
Nolur nolmazdı.
Ya parçalanan dev tekrar birleşir ve ayağa kalkarsa ne yapacaklardı?
Asla tedbiri elden bırakmadılar.
Bizi bizle içeride kırdırarak yönetirken, bir zamanlar hakimiyetimizde olan İslam coğrafyasında da günde 1000 müslümanın öldürüldüğü bir fitne sistemi kurdular.
Parçalar asla birleşmeyecekti.
Satranç masasındaydık her daim.
Öne çıkan şahları en yakın gördüğü ile indireceklerdi.
Vezirler de vardı bu coğrafya da piyonlar da.
Onun içindir Taliban veya IŞİD kamyonları hep Bağdat'ta patlatıyordu.
Tel Aviv'e uğrayan yoktu. Bu normaldi.
Piyonlar nereye sürülürlerse oraya giderdi.
MOSSAD ajanı da yazdığı kitabında zaten "Bizim dış istihbaratımızın yüzde 80'i gönüllülerden oluşur, operasyonlar genelde bedavaya gelir" diyordu.
YENİ TÜRKİYE şimdi Başkanını seçecek.
Vezirler piyonlar ve onlara paralel gönüllüler kendi şahına saldırıyor.
Kim ne yaparsa yapsın...
Artık atlar ileriye gidiyor...
Ve KALELER de sağlam.
Evet boğazda elçiler çoktur ama...
Boğazda elçilerle de oynamıyoruz artık satrancı!!!
Başka yerlerde masadayız artık.


100 yıl önce neyse o!!!
Sultan Abdülhamid'in başmabeyincisi Tahsin Paşa görevden alınmıştı.
Meclis başmabeyinci olarak Cevat Paşa'yı atadı. Yeni başmabeyinci Jön Türkler'in adamıydı.
Masonların cirit attığı İttihat ve Terakki üyesiydi.
Zaten İttihat ve Terakki de sırf Sultan Abdülhamid Han'ı devirmek için kurulmuştu.
Tıpkı Mason locaları gibi gizli üye kabul törenleri düzenliyordu.
Kuruma hizmet edeceğine dair yemin ettiriyordu.
Yeminini bozan üyelere ölüm fermanı veriliyordu.
Cevat Paşa başmabeyinci olarak görevine başladığı gün ilk kez Padişah'ın huzuruna çıktı. "Ah efendiciğim" diye söze girdi. "Ben sizin sadık kulunuzum.
Benden önceki başmabeyinci ısrarla beni huzurunuza çıkarmadı.
Büyük ızdıraplar yaşadım.
Şükürler olsun ki bugün zat-ı şahanelerinizin huzurundayım" 
dedi.
Sultan Abdülhamid'in kızı Şadiye Sultan da tanık oldu bu görüşmeye. "Yeni başmabeyinci yalvarır gibi konuşuyordu" diyordu manzara için.
Babasının çok üzüldüğünü söylüyordu.
Abdülhamid Han'ın bu dalkavuğun kendisine başkatip olarak verilmesine duyduğu üzüntüyü saklamak için büyük çaba harcadığını belirtiyordu.
Masonlar, İttihatçılar, İngiliz uşakları, vatan hainleri o günlerde etrafta cirit atıyordu.
Sultan Abdülhamid yeni başmabeyinciye bir deste para hediye etti.
Adamın nasıl biri olduğunu anlamaya çalışıyordu. Başmabeyinci parayı cebine atarak hemen padişaha secde etti.
Ayaklarını öpmeye kalktı.
Sultan Abdülhamid Han "Rica ederim, secdeler Allah'a mahsustur. Bu tarz hareketleri bir daha asla tekrarlamayın" diye uyardı.
Evet Başmabeyinci padişahın en yakınındaki kişiydi. Ayaklarına kapanıp secde edecek kadar dalkavuktu. "Size HİZMET etmek için hayatımı veririm" diyordu. Birkaç gün sonra Meclis Darbeyle padişahı indirmeye karar verdi.
Sultan Abdülhamid, "Madem ki otuzüç sene memnun edemedim, kimi isterlerse hayırlı etsin. Yalnız rica ederim bütün ailemle birlikte biraderimin oturduğu yerde ikametimi sağlayın" diye ricada bulundu.
Meclis bu isteği kabul etmedi. Selanik'e sürgüne gidecekti. Meclis kararını iletmek üzere Sultan Abdülhamid Han'ın huzuruna çıkan adam işte bu dalkavuk başmabeyinciydi. Üç gün önce padişaha secde edip ayaklarını öpmeye çalışan kişiydi.
HİZMET için öleceğini söyleyen adamdı.
Padişahın karşısına geçen başmabeyinci Cevat Paşa, ağza alınmayacak küfür ve hakaretlerde bulundu.
Galiz küfürler etti koca Cihan İmparatoru'na.
Önceki akşam yıllarca Washington'da gazetecilik yapan ağabeyim Hasan Mesut ile iftardaki sohbetimiz geldi aklıma.
Washington'dayken bir AK Parti kurucusu gelmiş yanına. Başbakan Erdoğan'a ağzına geleni söylüyormuş.
Ağır hakaretler ediyormuş. Washington'daki Türk elçiliğine geçmişler. Başbakan Erdoğan'ın çocuklarından biri varmış orada.
Üç saat önce Başbakan'a ağzına geleni söyleyen kişi birden değişerek övgüler yağdırmaya başlamış. "Ben Erdoğan için ölürüm" diyormuş.
O kişi şu anda Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun yanında ve ona medya üzerinden büyük destek veriyor.
Aydın Doğan Bey'in grubunda da üst düzey görevi var. Ve YENİ Türkiye tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi içeride en yakın bildiklerimiz ile ele geçirilmeye çalışılıyor. "Ülkeye hizmet edeceğiz" diyerek en yakına sokulanlar, Londra'ya, New York'a, Tel-Aviv'e hizmet ediyor.
Birçoğu ne yaptıklarının farkında değil.
Osmanlı'nın bir karış toprağını satmayan, vermeyen Abdülhamid Han'ı deviren paşalar, şeyhülislamlar, Jöntürkler, din adamları da "Vatanı kurtarıyoruz" diye bağırıyordu. Ancak onların her adımı Osmanlı'yı batırdı ve tarihe gömdü.
Çok ızdıraplar çeken bu ülke tarihten fazlasıyla dersini aldı.
Ve artık asla uyumuyor.




100 yıl önce neyse o!!!




Sultan Abdülhamid'in başmabeyincisi Tahsin Paşa görevden alınmıştı.
Meclis başmabeyinci olarak Cevat Paşa'yı atadı. Yeni başmabeyinci Jön Türkler'in adamıydı.
Masonların cirit attığı İttihat ve Terakki üyesiydi.
Zaten İttihat ve Terakki de sırf Sultan Abdülhamid Han'ı devirmek için kurulmuştu.
Tıpkı Mason locaları gibi gizli üye kabul törenleri düzenliyordu.
Kuruma hizmet edeceğine dair yemin ettiriyordu.
Yeminini bozan üyelere ölüm fermanı veriliyordu.
Cevat Paşa başmabeyinci olarak görevine başladığı gün ilk kez Padişah'ın huzuruna çıktı. "Ah efendiciğim" diye söze girdi. "Ben sizin sadık kulunuzum.
Benden önceki başmabeyinci ısrarla beni huzurunuza çıkarmadı.
Büyük ızdıraplar yaşadım.
Şükürler olsun ki bugün zat-ı şahanelerinizin huzurundayım" 
dedi.
Sultan Abdülhamid'in kızı Şadiye Sultan da tanık oldu bu görüşmeye. "Yeni başmabeyinci yalvarır gibi konuşuyordu" diyordu manzara için.
Babasının çok üzüldüğünü söylüyordu.
Abdülhamid Han'ın bu dalkavuğun kendisine başkatip olarak verilmesine duyduğu üzüntüyü saklamak için büyük çaba harcadığını belirtiyordu.
Masonlar, İttihatçılar, İngiliz uşakları, vatan hainleri o günlerde etrafta cirit atıyordu.
Sultan Abdülhamid yeni başmabeyinciye bir deste para hediye etti.
Adamın nasıl biri olduğunu anlamaya çalışıyordu. Başmabeyinci parayı cebine atarak hemen padişaha secde etti.
Ayaklarını öpmeye kalktı.
Sultan Abdülhamid Han "Rica ederim, secdeler Allah'a mahsustur. Bu tarz hareketleri bir daha asla tekrarlamayın" diye uyardı.
Evet Başmabeyinci padişahın en yakınındaki kişiydi. Ayaklarına kapanıp secde edecek kadar dalkavuktu. "Size HİZMET etmek için hayatımı veririm" diyordu. Birkaç gün sonra Meclis Darbeyle padişahı indirmeye karar verdi.
Sultan Abdülhamid, "Madem ki otuzüç sene memnun edemedim, kimi isterlerse hayırlı etsin. Yalnız rica ederim bütün ailemle birlikte biraderimin oturduğu yerde ikametimi sağlayın" diye ricada bulundu.
Meclis bu isteği kabul etmedi. Selanik'e sürgüne gidecekti. Meclis kararını iletmek üzere Sultan Abdülhamid Han'ın huzuruna çıkan adam işte bu dalkavuk başmabeyinciydi. Üç gün önce padişaha secde edip ayaklarını öpmeye çalışan kişiydi.
HİZMET için öleceğini söyleyen adamdı.
Padişahın karşısına geçen başmabeyinci Cevat Paşa, ağza alınmayacak küfür ve hakaretlerde bulundu.
Galiz küfürler etti koca Cihan İmparatoru'na.
Önceki akşam yıllarca Washington'da gazetecilik yapan ağabeyim Hasan Mesut ile iftardaki sohbetimiz geldi aklıma.
Washington'dayken bir AK Parti kurucusu gelmiş yanına. Başbakan Erdoğan'a ağzına geleni söylüyormuş.
Ağır hakaretler ediyormuş. Washington'daki Türk elçiliğine geçmişler. Başbakan Erdoğan'ın çocuklarından biri varmış orada.
Üç saat önce Başbakan'a ağzına geleni söyleyen kişi birden değişerek övgüler yağdırmaya başlamış. "Ben Erdoğan için ölürüm" diyormuş.
O kişi şu anda Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun yanında ve ona medya üzerinden büyük destek veriyor.
Aydın Doğan Bey'in grubunda da üst düzey görevi var. Ve YENİ Türkiye tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi içeride en yakın bildiklerimiz ile ele geçirilmeye çalışılıyor. "Ülkeye hizmet edeceğiz" diyerek en yakına sokulanlar, Londra'ya, New York'a, Tel-Aviv'e hizmet ediyor.
Birçoğu ne yaptıklarının farkında değil.
Osmanlı'nın bir karış toprağını satmayan, vermeyen Abdülhamid Han'ı deviren paşalar, şeyhülislamlar, Jöntürkler, din adamları da "Vatanı kurtarıyoruz" diye bağırıyordu. Ancak onların her adımı Osmanlı'yı batırdı ve tarihe gömdü.
Çok ızdıraplar çeken bu ülke tarihten fazlasıyla dersini aldı.
Ve artık asla uyumuyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder