Durum böyle olduğu için devlet ayıklaya ayıklaya gidiyor! Zaman alacak! Zaman kaybettirecek! Ama yapacak başka da bir seçenek yok!
Çünkü Türkiye merkezli oyun kuranlar bizi hem içeride hem dışarıda diz çöktürmek peşinde!
Son dönemde ortaya çıkan, daha doğrusu RENGİ anlaşılan YAPI kimse söylemese de ROCKEFELER ailesinden büyük destek alırdı!
Risaleler'i Amerika'da bu BARON ve görev verdiği şirketleri bastırır Türkiye'ye yollardı! Gemilerce kitap gelir, operasyonun bir ayağı tamamlanırdı!
Para ve akıl dışarıdandı! Türkiye BARONLARIN yaptığı planların uygulama sahası olurdu! Dört elle sahip çıktıkları FİNANS KURULUŞU da buradan gelen parayla kuruldu! Kefil olanlar belliydi! Kredi kartını ödeyemeyecek olanlara BANKA sahibi etiketi yapıştırıldı! Fakat ne hikmetse kimse bunları görmüyordu! Zaten bütün bunlar tutmuş olsaydı birkaç ay önce DEVLETİ anahtar teslim bunlara verecektik!
İşte bu YAPIYI destekleyen BARONLARIN şimdi bölge ile ilgili şikayetleri var! Sözü geçmeyen ülkeler peşinde koşuyorlar! Condoleezza Rice'ın dediği gibi 22 ülke daha çıkarmak uğraşındalar! Çünkü PETROL ve GAZ kontrol edilebilir ülkelerde olmalıydı!
Türkiye gibi sözü DEMİR gibi olan ülkeler tercih edilmiyordu! Ortadoğu, Osmanlı çıktıktan sonra ikinci bir ameliyata girecekti!
Bu kez DOKTORLAR daha da küçülterek gidecekti! Sadece gaz ve petrolün olduğu yerler önemliydi! İnsan hakları, demokrasi, evrensel hukuk hiç umurlarında değildi!
Aksine DİKTATÖRLERE ihtiyaç duyuyorlardı! Bir kişiyi kontrol ettin mi bütün kaynaklar senindi! MOTTO buydu!
Bu planın önündeki en önemli engel Türkiye idi! Engel olmakla kalmayıp Türk-
Kürt kardeştir" diyerek oyunun bozulması için sahnedeydi! Kardeşlik üzerinden BARONLARIN oyunu bozulacak, yıpransak da BÜYÜK TÜRKİYE'yi kuracaktık!
SAVAŞIN, KAVGANIN NEDENİ BU!
Son aylarda gördüğümüzü ve göreceğimiz bütün PİYONLAR BARONLARIN adamı!
Büyük bakın! Büyük düşünün!
Büyük bakınca ne mi göreceğiz?
Bakalım o zaman!
Exxon Mobil: Amerikan çokuluslu petrol ve doğalgaz şirketi!
Son aylarda gördüğümüzü ve göreceğimiz bütün PİYONLAR BARONLARIN adamı!
Büyük bakın! Büyük düşünün!
Büyük bakınca ne mi göreceğiz?
Bakalım o zaman!
Exxon Mobil: Amerikan çokuluslu petrol ve doğalgaz şirketi!
Şirketin ana üssü TEXAS! Şirket ROCKEFELLER'ın Standart Oil firmasının kökeninden gelir! 30 Kasım 1999'da Exxon ile Mobil birleşti! Kanada'da, yani Kraliçe'nin ülkesinde faaliyet gösteren Imperial Oil şirketine göbekten bağlıdır! Exxon Mobil dünyanın en büyük şirketidir! 21 ülkede 37 petrol rafinerisi vardır! 6.3 milyon varil ham petrol işleme gücü vardır! Exxon Mobil'in sahibi olan Rockefeller CHEVRON, CITI GROUP, J.P.MORGAN-CHASE gibi devlerin de sahibidir! 76.900 çalışanı olan Exxon Mobil'in yıllık kazancı 500 milyar dolardır!
Düşünün!
Royal Dutch Shell: Shell ve Royal Dutch birleşmesiyle ortaya çıktı!
Hollandalılar kurdu! 1903 yılında, yani OSMANLI'nın yıkım kararının verildiği yıllarda güçlerini birleştirdiler! Asiatic Petroleum Company'i kurdular! Sonuç o kadar başarılıydı ki dört yıl sonra, Royal Dutch/Shell geldi! Ortaklık bugün de sürmektedir. İki ana şirket, kendi işlerini ayrı ayrı yürütür! % 60'ı Royal/Dutch Petroleum'a, % 40'ı ise Shell Transport and Trading Company'ye ait olmak üzere 1700'ün üzerinde şirket bu grubu oluşturur! Bu çok ilginç bir YAPI'dır! Bu şirket hedeflenen ülkelerin bütün kurumlarında KİLİT İSİMLERİ ALIR, BESLER, BÜYÜTÜR! O ülkenin alacağı her önemli kararı kesinlikle önceden bilir!
Ve gerekli servislere aktarır! Yabancı servisler zaten bunların sözünden çıkamaz!
90.000 çalışanı vardır! 481 milyar dolar geliri vardır!
BP: İngiltere merkezli çokuluslu şirkettir! Dünyadaki en büyük ÖZEL şirket diye bilinir! En büyük 6 enerji şirketinden biridir! Osmanlı dağılırken 1909'da Anglo-Persian Oil Company olarak kuruldu! Kalust Sarkis Gülbenkyan, yani BAY YÜZDE 5 olarak bilinen simsar, Osmanlı petrollerini bunlara taşıyan önemli aktördü! 1954'te bugünkü ismini aldı! 1957'de Türkiye'ye giriş yaptı! 388.000 çalışanı vardır!
Yıllık kazancı 383 milyar dolardır!
ConocoPhillips:
Yahudi Philips ailesi... Asya petrol anlaşmalarında ortağı var. O da ARAMCO...
ARAMCO'nun sahibi ise Rockefeller ailesi. ARAMCO şirketinin hisseleri Rockefeller ailesine ait olan 4 şirket arasında paylaştırılmıştır. Bunlar da Texaco, New Jersey Oil, Socony Vacum ve California Standart Oil...
Chinese National Petroleum Corporation: Çin Ulusal Petrol Şirketi...
Sahibi Çin Halk Cumhuriyeti... Dünyanın 4. büyük petrol şirketi.
Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Zhou Jiping, İngiltere'de eğitim aldı. Chinese National Petroleum Corporation'ın Rio Tinto ve Noble Enerji ile ortaklıkları var...
Rio Tinto ve Noble Enerji, Rothschild ailesinin enerji şirketlerinden sadece ikisi.
Bilinen bir gerçek vardır ki bu aile ORTAK olmaz! Sahibidir!
ARAMCO: Suudi Arabistan ile Amerika'nın ortak projesidir! Kral Abdülaziz El Suud ve ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt'in isteğiyle kuruldu! Arkada Rockefeller vardı! 55 bin kişiye iş veren şirketin yıllık kazancı 356 milyar dolardı!
Total: Fransa'da kurulan ve doğrudan ROTHSCHILD ailesine bağlı bir şirkettir!
111 bin kişiye iş verir! Yıllık ortalama 215 milyar dolar kazanır! Hedefleri daha çok Afrika'dır!
Bunların dışında Chevron, Gazprom, Eni, Petrobras, Lukoil, JX Holdings, Valero Energy, Statoil, PDVSA, PEMEX ve Kuveyt Petrol gibi DEVLER vardır! Bu isimleri alt-alta yazdığımız da petrol ve gazın yüzde 72'sini bulunduran Kafkasya ve Ortadoğu'nun hedef olduğunu görürsünüz! Zaten karışıklık da buralarda!
Devletlerden büyük olan bu şirketler dinle, imanla, milletle, gelenekle, görenekle, mezheple uğraşmaz! Sadece işine yaradığı zaman alır kullanır!
Şimdi İran-Suriye-Irak üzerinde yeni planları devrede! Kürtler ise başrolde!
Kürtler'i ayırıp Kuzey Irak ve Kuzey Suriye üzerinden AKDENİZ'e ulaştırmak istiyorlar! Mesela Salih Müslim bu iş için var! Barzani ve Öcalan ise bu oluşumun karşısında! Haritalarla satranç oynuyorlar!
Bölgede mezhep savaşıyla doğal sınırları çizmek için uğraşıyorlar! Bu nedenle 250 bin dolarlık BOMBAYLA 900 dolarlık hedefleri vuruyorlar!
Şirketlere baktığınızda, daha doğrusu içine seyahat ettiğinizde KRALİÇE ve adamlarını görüyorsunuz!
Türkiye eski gücüne kavuşmak istediği an bunlar bambaşka bin hamleyle geliyorlar! Büyüme arzusundaki Türkiye'yi durdurmak, hatta küçültmek istiyorlar!
Son günlerdeki IŞİD ve PEŞMERGE olayı da buna dahildi!
Ankara en sonunda KOBANİ için PEŞMERGEYE geçit vererek Barzani ile aynı çizgide olduğunu ama Salih Müslim gibi isimlerle uzak düştüğünü ilan etti! Kürt zordaysa artık Peşmerge gelip yardım edecekti! Esad ve arkasındaki güçle oturup pazarlık yapan Salih Müslim kaybedecekti!
Bölge için ya BARONLARIN yönetimindeki ŞİRKETOKRASİ ya da Ankara kazanacaktı!
Kürtler'e de tıpkı Sırbistan, Hırvatistan ve Karadağ ile çevrilen BOSNA'ya ADRİYATİK'e NEUM'dan bağlanma hakkı gibi bir hak veriliyor! Tek bir limandan DEVLET sözü dillendiriliyor!
Sonuçta Kürtler'in kaybedeceği bir oyunu janjanlı bir şekilde sunuyorlar! Bazıları da buna kanıyor! İçeride çıkan son olayların ve bazı Kürt siyasetçilerin ZAP YAPMASININ nedeni bu!
Umarım geç olmadan doğruyu bulurlar! Çünkü başları derde girdiğinde yanlarında sadece Türkiye olacak!
NOT: Çok uluslu her şirketin seyir defterine bakılmalı! Ortaklıkları incelenmeli! Ve karşımıza çıkan TABLO millete anlatılmalı! Bunu da yapacak üniversitelerimiz, profesörlemiz, doçentlerimiz vardır! Hayat sadece GEZİ'ye çıkıp eylem yapmak değil!
ERGÜN DİLER
*****************************************
BÖLGENİN GELECEĞİ TÜRK- KÜRT İTTİFAKINDA
IŞİD, Esad yönetiminin eseridir.
.jpg)
Tam 100 yıl önce Orta Doğu sınırları İngilizler tarafından, tamamen kendi çıkarları doğrultusunda çizildi. Bugün bu sınırlar ortadan kalkıyor. Fakat ortaya terör örgütleri çıktı. Batı bu gelişmeleri kendi çıkarları doğrultusunda IŞİD denilen terör örgütünü etkisiz hale getirmek istiyor. Bugün İŞİD gibi bir terör grubunun ortaya çıkmasının tek sebebi Esad yönetimi olduğu ne yazık ki gözden kaçıyor. Batı, dün olduğu gibi palyatif önerilerle bölgede istikararı sağlayamaz. İŞİD'e karşı yapılacak planlamada mutlaka Esad yönetimi operasyonların içinde olması gerekiyor. Öte yandan bugün Kobani'de yaşananların PYD yönetiminin stratejik hatası olduğu da akıllardan çıkarılmamalı.
Eğer Orta Doğu'da yarın barış ve huzur ortamı planlanıyorsa bu ançak bölgede güç olan Türkiye ile 100 yıldır bölgede gadre uğrayan Kürt halklarının ittifakı ile sağlanabilecektir. Ne batı ne de Esat benzeri baas yönetimleri bölgede kaostan başka bir şeye neden olmayacaktır. Olan bölge halklarına olacaktır.
AK Parti Diyarbakır milletvekili Galip Ensarioğlu ile gelişmeleri konuştuk.
298 oyla tezkere TBMM'den geçti. Tezkerenin geçmesi ne anlama geliyor?
Irak'ta, Suriye'de yanı başımızda çok ciddi gelişmeler var. IŞİD diye dünyanın en vahşi terrör örgütü Müslümanları, Arapları, Kürtleri katlediyor ve tüm bu olup bitenler değişimin tehdit unsurudur. Türkiye buna hazırlıklı olmak zorundadır. Bu tezkere bu amaçla çıkarılmıştır. Yanıbaşımızda olanlara kimse kayıtsız kalamaz, hazırlıksız olamaz. Böyle bir tezkerenin bir tercih oluşması halinde ulusal güvenliğimize bir saldırı veya tehdit oluşması halinde hükümetin kullanabileceği bir tezkeredir.
BARIŞ SÜRECİ TEHDİT EDİLİYOR
20 aydan beri Barış Süreci konuşuluyor. Peki bu durumda Barış Süreci tehlikeye girer mi?
Öcalan olsun gerek Kandil'den yapılan açıklamalar var; barış süreci tehlikeye girer diye. Hem içeride hem dışarıda Kobani konusunda çok ciddi bir hassasiyet var. Sıkıntı yaratacağı kesin ama bu Türkiye'nin suçu, kabahati değil. Kobani'de yaşananlar Türkiye ile ilgili bir şey değil ama Türkiye'nin yapacağı şey güvenli bölge oluşturmasıyla ilgili bir teklif. Bu teklifte aynı zamanda Kobani'yi korumaya yönelik oradaki Türkmenleri, Kürtleri, Arapları korumaya yönelik bir tedbirdir. Onun dışında Cumhurbaşkanının açıklaması ''Kobani çözüm sürecinden ayrı düşünülemez'' veya Başbakanın Demirtaş ile yaptığı görüşmede ''Kobani'nin düşmesi istemeyiz'' şeklindeki ifadelerde var. Ama tamamen Türkiye'nin dışındaki bir takım gelişmeler bunlar. Oradaki Kürtlere zarar gelmesi bütün Kürtleri tedirgin ediyor ve üzer. Kuşkusuz çözüm süreci bir şekilde zarar görür diye düşünüyoruz ama zarar görmemesi için de bizler elimizden geleni yapacağız.
PYD-ESAD İTTİFAKI HATALIYDI
PYD'nin daha önceki Şam ile olan diyologları tartışma konusu. PYD özeleştiri tatışma yapıyor mu sizce?
Yapmıyor ama yapmalıdır. Ne kadar derseniz diyin netice itibariyle Kürt bölgelerinden Esad yönetimi çekildi. Hiçbir şekilde rejimle bir çatışma yaşanmadı. Rejim bu bölgeleri bırakıp geri çekildi. Burada tabii rejim kendince ve Türkiye'ye zarar verme açısından yaptı. Ancak gelinen noktada orada güvensiz bölgede IŞİD gibi çok tehlikeli bir örgütün yehdidi altına girdi. Yani oradaki insanların güvenliğini sağlamakla ilgili Türkiye'nin çok ciddi çabaları olacak bundan sonra.
IŞİD'in ortaya çıkmış olması Şam yönetiminin dünya kamuoyundan meşru olmaya çalıştığı anlamına gelebilir mi?
Hiçbir şekilde meşruiyet kazandırmaz. Çünkü Suriye'deki kaosla yaşanan iç savaşın sebebi bizati Esad yönetiminin kendisidir. Esad yönetimi eğer demokratik bir rejim oluşturabilseydi ve bugün bu iç savaşı veren bütün kesimler kendilerini bu demokratik sisitem içinde ifade edebilselerdi, silaha sarılmazlardı. Bugün bu iç savaş yaşanmazdı. IŞİD varsa Esad var olduğu için vardır. IŞİD anlayışı orada imkan bulabilmişse, güçlenmişse Esad rejimin orada bizatihi meydan verdiği bir durumdur.
ÖZGÜR SURİYE ORDUSU DESTEKLENMELİ
Batı açısından değerlendirirsek, Batı Esad yönetimine "Özgür Suriye Ordusu'na" ciddi olarak destek vermiş olsaydı IŞİD bugün bu kadar güçlü kuvvetli olabilir miydi?
Tabii ki olamazdı. Batı bu konuda baştan beri iki yüzlü ve yanlış politika izledi. Batı her ne kadar Esad rejiminden hazzetmese de Esad'ın yerine koyacağı rejimi, alternatifi hazırlamamıştı. Halbuki kendi doğal seçimine gelişebilecek bir demokratik hareket Batı'nın tasnif ettiği bir şey değildi. Yani Batı'nın korkusu orada İHVAN hareketinin Mısır'da olduğu gibi iş başına gelmesiydi. Kendi iradesiyle iktidarın başına gelmiş bir iktidar Batı'nın çok işine gelmedi. İHVAN'a razı olmayanlar bugün En Nusr ile El Kaide IŞİD ile karşı karşıya kaldılar. Onun için alalacele bir şekilde ya Özgür Suriye ordusu Suriye ulusal konseyi desteklenmeli, silahlandırmalı, acele bir şekilde orada yeni bir yapı oluşturmalıdır.
100 YIL SONRA SINIRLAR YENİDEN ÇİZİLECEK
Irak Kürdistan ile Türkiye arasında çok ciddi bir sıcak ilişkiler oluştu. Öncesi çok gerilimliydi. Suriye'deki Kürt gruplarla birlikte Türkiye yeni baştan yüzyıl öncesinden çizilen bu topraktaki sınırlardan sonra bugün çok ciddi tartışılıyor. Kürtlerin bir araya gelip Türkiye ile birlikte yeni durumu tartışabileceği bir ortam olabilir mi?
Olmalı. Çünkü bu sınırların emparyalistlerin çizdiği doğal olmayan sınırlı olduğunu herkes tarafından biliniyor. Birileri oturmuş bütün bu ortadoğu'yu dizayn etmiş, pay etmişler. Suriye'de, Irak'taki ve buradaki Kürtlerin akrabası, soydaşı olan insanlar yaşıyor ve orada büyük zulümler altında kaldılar yüz yıl boyunca. Özellikle Suriye'de ve Irak'ta. Şimdi yeni oluşan durum çerçevesinde Türkiye konuyu yeniden değerlendirmeli ve kendi içinde yürüttüğü çözüm sürecinin bir parçası olarak da Suriye'yi görmeli. Yeniden bir ittifak Türklerin ve Kürtlerin birlikte ittifakı ve geleceği aramalı. Eşitlik temelinde doğru temelde yeni bir ittifak hem Kürtler açısından hem Türkler açısından çok daha doğru sonuçlar doğuracaktır.
Türkiye'nin Batı ile müttefikliği devam ediyor ama yapılan planada eleştirileri var. Şam yönetimi olduğu sürece IŞİD ile mücadele etmek o kadar kolay olmayacak diyebilir miyiz? IŞİD ile birlikte Şam yönetimine yönelik birlikte hareket edilip onlara karşı bir operasyon yapılabilir mi?
Burada kendi halkını katletmiş bir dikdatör var. Sırf iktidarda kalabilmek adına bütün bir ülkesini yakıp yıkmış yerle bir etmiş, 250 bin civarında insanının ölmesine sebep olmuş, varil bombalarıyla çoluk çocuğun üzerine sivil halkın üzerine ateş yağdırmış bir dikdatörün bu saatten sonra hiçbir şey olmamış gibi Batı'nın da desteğiyle otoritesini yeniden sağlaması daha büyük bir acıların yaşanmasına sebep olacaktır. Yani beş milyonun üzerinde insan göç etmiş, yerinden yurdundan olmuş. Bütün bir ülke yerle bir olmuş. Yani bundan sonar böyle bir rejimin ayakta kalması mümkün olabilir mi? Bütün bu radikal grupların ortaya çıkmasının sebebi de Suriye demokratik rejimin içinde kendilerine yer bulamadıklarından dolayı isyandır ve onun bize ulaştığı sonuçlardır. O yüzden yani Esad rejimiyle geleceği düşünmek doğru olmaz.
Havadan bombardırmanla IŞİD'in gerileyebileceğini düşünüyor musunuz?
Hayır… Belki koalisyon güçleri IŞİD'in elindeki tank, top ve ağır silahları havadan bombardımanla bertaraf edebilir ama IŞİD'in yok edilmesinin asıl yolu ve yöntemi Suriye'deki muhalefeti bir araya getirip silah olarakta onları desteklemekle olabilir. Yani Suriye iç dinamikleriyle bunu yapacak ama dışarıdan yardım alarak bunu yapmalı.
BÖLGENİN GELECEĞİ TÜRK- KÜRT İTTİFAKINDA
175 bine yakın Suriyeli Kürt vatandaşları Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldılar IŞİD zulmünde dolayı. Burada hem akrabaları var hem hükümetin desteği var. Bu barış sürecine bu anlamda bir katkı olabilir mi?
Tabii ki orada zor durumda kalan Kürtlere, Araplara, Türkmenlere Türkiye kucak açmıştır, açmak zorundadır. Öbür tarafındakilerin tamamı bu tarafın akrabası ve soydaşıdır. Türkiye kendine sığınan insanlara kucak açmak zorundadır. Bu insanlara her türlü destek verilmelidir. İleriye dönük de kendi topraklarına dönebilmeleri ve orada istikrarlı bir yaşam sürebilmek için de koşulları Türkiye tarafından sağlanmalıdır
SABAH / Ali Değirmenci
Eğer Orta Doğu'da yarın barış ve huzur ortamı planlanıyorsa bu ançak bölgede güç olan Türkiye ile 100 yıldır bölgede gadre uğrayan Kürt halklarının ittifakı ile sağlanabilecektir. Ne batı ne de Esat benzeri baas yönetimleri bölgede kaostan başka bir şeye neden olmayacaktır. Olan bölge halklarına olacaktır.
AK Parti Diyarbakır milletvekili Galip Ensarioğlu ile gelişmeleri konuştuk.
298 oyla tezkere TBMM'den geçti. Tezkerenin geçmesi ne anlama geliyor?
Irak'ta, Suriye'de yanı başımızda çok ciddi gelişmeler var. IŞİD diye dünyanın en vahşi terrör örgütü Müslümanları, Arapları, Kürtleri katlediyor ve tüm bu olup bitenler değişimin tehdit unsurudur. Türkiye buna hazırlıklı olmak zorundadır. Bu tezkere bu amaçla çıkarılmıştır. Yanıbaşımızda olanlara kimse kayıtsız kalamaz, hazırlıksız olamaz. Böyle bir tezkerenin bir tercih oluşması halinde ulusal güvenliğimize bir saldırı veya tehdit oluşması halinde hükümetin kullanabileceği bir tezkeredir.
BARIŞ SÜRECİ TEHDİT EDİLİYOR
20 aydan beri Barış Süreci konuşuluyor. Peki bu durumda Barış Süreci tehlikeye girer mi?
Öcalan olsun gerek Kandil'den yapılan açıklamalar var; barış süreci tehlikeye girer diye. Hem içeride hem dışarıda Kobani konusunda çok ciddi bir hassasiyet var. Sıkıntı yaratacağı kesin ama bu Türkiye'nin suçu, kabahati değil. Kobani'de yaşananlar Türkiye ile ilgili bir şey değil ama Türkiye'nin yapacağı şey güvenli bölge oluşturmasıyla ilgili bir teklif. Bu teklifte aynı zamanda Kobani'yi korumaya yönelik oradaki Türkmenleri, Kürtleri, Arapları korumaya yönelik bir tedbirdir. Onun dışında Cumhurbaşkanının açıklaması ''Kobani çözüm sürecinden ayrı düşünülemez'' veya Başbakanın Demirtaş ile yaptığı görüşmede ''Kobani'nin düşmesi istemeyiz'' şeklindeki ifadelerde var. Ama tamamen Türkiye'nin dışındaki bir takım gelişmeler bunlar. Oradaki Kürtlere zarar gelmesi bütün Kürtleri tedirgin ediyor ve üzer. Kuşkusuz çözüm süreci bir şekilde zarar görür diye düşünüyoruz ama zarar görmemesi için de bizler elimizden geleni yapacağız.
PYD-ESAD İTTİFAKI HATALIYDI
PYD'nin daha önceki Şam ile olan diyologları tartışma konusu. PYD özeleştiri tatışma yapıyor mu sizce?
Yapmıyor ama yapmalıdır. Ne kadar derseniz diyin netice itibariyle Kürt bölgelerinden Esad yönetimi çekildi. Hiçbir şekilde rejimle bir çatışma yaşanmadı. Rejim bu bölgeleri bırakıp geri çekildi. Burada tabii rejim kendince ve Türkiye'ye zarar verme açısından yaptı. Ancak gelinen noktada orada güvensiz bölgede IŞİD gibi çok tehlikeli bir örgütün yehdidi altına girdi. Yani oradaki insanların güvenliğini sağlamakla ilgili Türkiye'nin çok ciddi çabaları olacak bundan sonra.
IŞİD'in ortaya çıkmış olması Şam yönetiminin dünya kamuoyundan meşru olmaya çalıştığı anlamına gelebilir mi?
Hiçbir şekilde meşruiyet kazandırmaz. Çünkü Suriye'deki kaosla yaşanan iç savaşın sebebi bizati Esad yönetiminin kendisidir. Esad yönetimi eğer demokratik bir rejim oluşturabilseydi ve bugün bu iç savaşı veren bütün kesimler kendilerini bu demokratik sisitem içinde ifade edebilselerdi, silaha sarılmazlardı. Bugün bu iç savaş yaşanmazdı. IŞİD varsa Esad var olduğu için vardır. IŞİD anlayışı orada imkan bulabilmişse, güçlenmişse Esad rejimin orada bizatihi meydan verdiği bir durumdur.
ÖZGÜR SURİYE ORDUSU DESTEKLENMELİ
Batı açısından değerlendirirsek, Batı Esad yönetimine "Özgür Suriye Ordusu'na" ciddi olarak destek vermiş olsaydı IŞİD bugün bu kadar güçlü kuvvetli olabilir miydi?
Tabii ki olamazdı. Batı bu konuda baştan beri iki yüzlü ve yanlış politika izledi. Batı her ne kadar Esad rejiminden hazzetmese de Esad'ın yerine koyacağı rejimi, alternatifi hazırlamamıştı. Halbuki kendi doğal seçimine gelişebilecek bir demokratik hareket Batı'nın tasnif ettiği bir şey değildi. Yani Batı'nın korkusu orada İHVAN hareketinin Mısır'da olduğu gibi iş başına gelmesiydi. Kendi iradesiyle iktidarın başına gelmiş bir iktidar Batı'nın çok işine gelmedi. İHVAN'a razı olmayanlar bugün En Nusr ile El Kaide IŞİD ile karşı karşıya kaldılar. Onun için alalacele bir şekilde ya Özgür Suriye ordusu Suriye ulusal konseyi desteklenmeli, silahlandırmalı, acele bir şekilde orada yeni bir yapı oluşturmalıdır.
100 YIL SONRA SINIRLAR YENİDEN ÇİZİLECEK
Irak Kürdistan ile Türkiye arasında çok ciddi bir sıcak ilişkiler oluştu. Öncesi çok gerilimliydi. Suriye'deki Kürt gruplarla birlikte Türkiye yeni baştan yüzyıl öncesinden çizilen bu topraktaki sınırlardan sonra bugün çok ciddi tartışılıyor. Kürtlerin bir araya gelip Türkiye ile birlikte yeni durumu tartışabileceği bir ortam olabilir mi?
Olmalı. Çünkü bu sınırların emparyalistlerin çizdiği doğal olmayan sınırlı olduğunu herkes tarafından biliniyor. Birileri oturmuş bütün bu ortadoğu'yu dizayn etmiş, pay etmişler. Suriye'de, Irak'taki ve buradaki Kürtlerin akrabası, soydaşı olan insanlar yaşıyor ve orada büyük zulümler altında kaldılar yüz yıl boyunca. Özellikle Suriye'de ve Irak'ta. Şimdi yeni oluşan durum çerçevesinde Türkiye konuyu yeniden değerlendirmeli ve kendi içinde yürüttüğü çözüm sürecinin bir parçası olarak da Suriye'yi görmeli. Yeniden bir ittifak Türklerin ve Kürtlerin birlikte ittifakı ve geleceği aramalı. Eşitlik temelinde doğru temelde yeni bir ittifak hem Kürtler açısından hem Türkler açısından çok daha doğru sonuçlar doğuracaktır.
Türkiye'nin Batı ile müttefikliği devam ediyor ama yapılan planada eleştirileri var. Şam yönetimi olduğu sürece IŞİD ile mücadele etmek o kadar kolay olmayacak diyebilir miyiz? IŞİD ile birlikte Şam yönetimine yönelik birlikte hareket edilip onlara karşı bir operasyon yapılabilir mi?
Burada kendi halkını katletmiş bir dikdatör var. Sırf iktidarda kalabilmek adına bütün bir ülkesini yakıp yıkmış yerle bir etmiş, 250 bin civarında insanının ölmesine sebep olmuş, varil bombalarıyla çoluk çocuğun üzerine sivil halkın üzerine ateş yağdırmış bir dikdatörün bu saatten sonra hiçbir şey olmamış gibi Batı'nın da desteğiyle otoritesini yeniden sağlaması daha büyük bir acıların yaşanmasına sebep olacaktır. Yani beş milyonun üzerinde insan göç etmiş, yerinden yurdundan olmuş. Bütün bir ülke yerle bir olmuş. Yani bundan sonar böyle bir rejimin ayakta kalması mümkün olabilir mi? Bütün bu radikal grupların ortaya çıkmasının sebebi de Suriye demokratik rejimin içinde kendilerine yer bulamadıklarından dolayı isyandır ve onun bize ulaştığı sonuçlardır. O yüzden yani Esad rejimiyle geleceği düşünmek doğru olmaz.
Havadan bombardırmanla IŞİD'in gerileyebileceğini düşünüyor musunuz?
Hayır… Belki koalisyon güçleri IŞİD'in elindeki tank, top ve ağır silahları havadan bombardımanla bertaraf edebilir ama IŞİD'in yok edilmesinin asıl yolu ve yöntemi Suriye'deki muhalefeti bir araya getirip silah olarakta onları desteklemekle olabilir. Yani Suriye iç dinamikleriyle bunu yapacak ama dışarıdan yardım alarak bunu yapmalı.
BÖLGENİN GELECEĞİ TÜRK- KÜRT İTTİFAKINDA
175 bine yakın Suriyeli Kürt vatandaşları Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldılar IŞİD zulmünde dolayı. Burada hem akrabaları var hem hükümetin desteği var. Bu barış sürecine bu anlamda bir katkı olabilir mi?
Tabii ki orada zor durumda kalan Kürtlere, Araplara, Türkmenlere Türkiye kucak açmıştır, açmak zorundadır. Öbür tarafındakilerin tamamı bu tarafın akrabası ve soydaşıdır. Türkiye kendine sığınan insanlara kucak açmak zorundadır. Bu insanlara her türlü destek verilmelidir. İleriye dönük de kendi topraklarına dönebilmeleri ve orada istikrarlı bir yaşam sürebilmek için de koşulları Türkiye tarafından sağlanmalıdır
SABAH / Ali Değirmenci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder