2 Ağustos 2015 Pazar

BİR HASTALIK OLAN KÜRT,TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ , IRKÇILIĞI : Irkçılık ihtilâf,ayrılık meydana getirir . Bugün beraberliğe ihtiyacımız var. Olması Gereken NE MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE

Ey hoşlanmadığım IRKÇI İNSAN...Üzgünüm Seninle değilim...! Kürt meselesinde ilk tohumları sen attın.


Sevgi ve nefret simyasal özellikler taşıyan önemli bir silahtır. Batılılar bunun farkındadır. Bu görüşlerle toplumları birbirlerine nefret ve düşman üretir.

100 yıl önce atılan ayrılık tohumlarının acı meyvelerini ittifak ve İslamdan gelen birlikler koparıp atacak inşallah.
MHP ye , HDP’ye gönül veren ey KürTürk kardeşim; bu yazı sizler için kaleme alındı. Lütfen bir on dakikanı ayır ve oku.
İş işten geçmeden Ey Müslüman Ümmeti Uyan ;

Peygamberimiz sav' a hakaret eden ve hainlik yapan Laikleri boş ver.Çünkü CHP bizden değil , CHP Milli değil .

La ilahe’ Allah dışında her şeye dur demek… Allah dışında her şeyi yok saymak ve O’nun dışında her şeyi geçersiz kılmak. Yalnız O’nu ve hükümlerini bağlayıcı ve amir kılmak demek olduğunu bilip bu şekilde inanıp bu inancı hayatımızda eyleme dönüştürdüğümüzde;
Biz Hepimiz devamında hep birlikte ‘İllellah’ demeliyiz .


Milliyetcilik Hastalıktır
Yakın tarihimize bakarsak Milliyetçilik hareketleri sonucunda ;

-Kürtlere yapılan Dersim katliyamı,
-Şeyh Sait kiyamı katliyamı: Şeyh Sait İngiliz sömürgesi olmamak için savaştı, İngilizlere çalışıyordu dediler .
-Dersim'de Elazığ'da Ağrı'da Rize'de İngilizler adına halkı katlettiler.
-İstanbul’daki Rumlara karşı gerçekleşen 6-7 Eylül olayları,
-Alevilere karşı gerçekleşen Maraş katliamı .
-Faili meçhul katliamları.
-Herhangi bir faaliyetin içinde olmamasına rağmen ;Zindanlarda Anadan üryan işkenceler yıllarca inletti gencecik bedenleri ve onları seyre dalan soğuk yüzlü köhne duvarları. Zindanlar bile ağladı, 
-Mamak'tan, Metris'ten, Diyarbakır'dan çıkıp da gidebilenler; ömürleri boyunca “zindanlardaki kâbus”larıyla yaşadılar.
-650 bin kişinin gözaltına alındığı, 1 milyon 683 bin kişinin fişlendiği, 171 kişinin sorgu ve cezaevi işkencelerinde can verdiği, 49 kişinin idam edildiği Evren’i “Sonsuzluğun Sahibi”ne Allaha havale ediyoruz.Yüzleşmek zordur.Senin için dahada zor olacak.

Bu kara lekelere dönüşen bu örneklerden bazılarıdır.

Türkiye’de maalesef Türk milliyetçiği, bir tepki olarak Kürt milliyetçiliğinin doğmasına sebep olmuştur.

Irkçılıktan uzak durmalıyız. Çünkü fitne kargaşa çıkarma Bozgunculuk yapmak isteyenlerin en büyük silahıdır Ötekileştirenlerden olmamalıyız .Kendimizden farklı gördüğümüz kişileri dışlama,yabancılaştırma düşman yapmaktan başka işe yaramaz.

Peki, bir insan neden diğer bir insanı sırf kendi milletinden diye başka milletten olana göre daha değerli sayar? Neden kendi milletinin yüce olduğunu iddia eder?

Bir insan ahlak, vicdan, merhamet, adalet, doğruluk, çalışkanlık, cömertlik vs. gibi kendisini mütekâmil kılacak erdemleri hiçe sayıyorsa (bu erdemler potansiyel olarak her insanda mevcuttur) ve bunların tam tersi yöndeki eğilimlere meylediyorsa, neden o insan hâlâ milliyetine göre değerlendirilebilir? Veya tüm bu özelliklere ve hatta daha fazlasına sahip olsa bile, o insan nasıl sırf milliyeti sayesinde , BirTürk “dünyaya bedel” olabilir? Bir aciz kul kendisini diğer insanlara karşı Tanrı gibi gösteriyor ve Tanrıcılık oynuyor .

Bu sağlıksız bakış açısı, ister istemez kendinden olmayanlara karşı antipatiyi de beraberinde getirir. 

Öyle ki bu antipati, körüklendiği takdirde nefrete dönüşebilir. Ve bu nefretin eyleme dönüşmesi durumundaysa soykırım girişimleri veya soykırımlar vuku bulabilir. Nitekim bunun örnekleri tarihte bol sayıda mevcuttur.


ATATÜRK OLMASAYDI : 

Fransızlar Antep'ten sonra ülkenin bütününü işgal eder, kadınların örtüsünü başından çeken askerlerin baskısı altında kalırdık. 

 Başı örtülü kızlar okullarda okuyamaz ve başörtülü memur olunamazdı. 

Annesi ve karısı örtülü diye, namaz kılıyor diye subaylar ordudan atılırdı.

İngiliz Ordusu'nun askeri, 'Kraliçe'nin Askeri' olmakla övünürken. 

Bu ülke kimseden çekmedi tepeden ipleri ele geçiren milletin burnundan getiren ,şımarık azgın azınlık 

Beyaz Türkler'den çektiği kadar!

Türkiye'deki İngiliz uzantılarına bak,
Osmanlı'ya dönüyoruz' diye dövünür.
Irkçılık desek SİZ,
Faşistlik desek SİZ,
Yüzlerce insanın katilisiniz SİZ,

Dün Atatürkün sıpaları Gavur aşığı olmuşlardı,
Bu günün Atatürk sıpaları Terörist aşığı olmuşlar.
Kürtleri,Müslüman Türkleri beğenmezler.

ŞEYTAN İNSAN İÇİN NEYSE İNGİLTERE DÜNYA İÇİN ODUR.
Dünya savaşında Almanlar ile İngilizler Osmanlı topraklarında hesaplaşmışlardı. Şimdi de Türkiye üzerinden hesap görüyorlar!


Dünyanın her yerinde İslam düşmanlığı var.En acısı da ülkemizde olanı...
Milliyetçiliği Yahudiler & İngilizler icat etti
Vehhabî'liği İngiliz icat etti .
Osmalıyı'yı İngiliz yıktı
Hindstan'ı İngiliz parçaladı .
Mursi'yi İngiliz devirdi.
IŞİD'i İngiliz sürdü meydana.



MİLLİYETÇİLİK KİBİR (Büyüklenmek) üç çeşittir.
Kibir, kendini başkasından üstün görmektir demiştik. İşleniş biçimine göre üçe ayrılır:

1- Allahü teâlâya karşı kibir:
Kibrin en kötüsü budur. Nemrut ve Firavun'unki böyle idi. İlahlık iddiasında bulundular. Bazıları da imanı, ibadeti, namaz kılmayı aşağılık, gericilik sanarak kibirlenirler. 


Allah, O’na kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler hakkında şöyle buyuruyor: “Büyüklenerek bana ibadet etmeyenler (aşağılanmış bir hâlde) alçalmış olarak Cehenneme girecektir 40/60”. 

2- Peygamberlere karşı kibir:
Bazıları, Peygamberleri kendileri gibi bir insan gördükleri için, kibirlenerek onlara uymayı kabul etmezler. Mesela Peygamberimiz (s.a.v) için dediler ki:“Bu da sizin gibi bir insan. Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz, hüsrana uğrarsınız 23/ 33-34” ve aslında ona uymayarak hüsrana uğradılar…

3- İnsanlara karşı kibir:
Herhangi bir hususta kendini başkasından üstün gören kibirlidir. Bu hususlar: İlim, ibadet, soy, güzellik, kuvvet, servet ve mevki ile ilintilidir.
Soy: Soyu ile övünmek ahmaklıktır.Hadis-i şeriflerde; “Atalarınız ile övünmeyi terk edin” buyrulur (Ebu Davud). 


Hz Muhammed sav : Allah, beni (doğruyu) tebliğci olarak gönderdi. (İnsanların doğruyu kabul etmeleri için) zorlayıcı olarak değil.Üstünlük takvadadır.

Türkler de Kürtler de, tarihleri boyunca (Cumhuriyete dönemine kadar) milliyetçiliğin ne olduğunu bile bilmemiştir. Bu hastalığa önce Türkler yakalanmış, daha sonra da Kürtlere bulaştırmışlardır .(Mill,yetçilik yapmayan , Ümmetçiliği ön gören her iki milletten, akıl sahibi olanları tenzih ederim). 


İki millet arasındaki milliyetçi eğilimler öyle benzerdir ki Kürtlerdeki Apoculuk, Türklerdeki Kemalizm’in sanki aynadaki yansıması gibidir…. Peki tıpkı aynısı olan Bu liderleri tanrısallaştıran Üst Akıl kimlerdir sizce ?


Kürtler binlerce yıldan beri Mezopotamya bölgesinin sakini olarak bu bölgelerde oturuyorlar. Alparslan 1071 yılında Malazgirt ovasında Bizans orduları ile karşılaşınca bölgede mukim olan Mervani Kürtleri, on bin kişilik bir askeri kuvvetle Selçukluların safında yer alıyorlar. Anadolu kapılarının Müslüman Türk kardeşlerine açılması için üzerlerine düşen görevi yerine getiriyorlar.

Yavuz Sultan Selim doğu seferine çıkıp İslam Birliği ideali için harekete geçince, İdris-i Bitlisi’nin gayretleri ile Kürt aşiretlerinin çoğunluğu, kavgasız ve gönül rızası ile bu büyük davaya destek veriyorlar. Bediüzzaman ’da bu noktanın önemine işaret ediyor. Yavuz Sultan Selim’in bu çabalarını övüyor. Şimdiki Kürtlerin de aynı Kürtler olduğunu ifade ediyor. Bence de öyle. İslamiyet ve İslam Birliği denince Kürtler, üzerlerine düşen her şeyi her zaman yapmaya hazırlar. Yeter ki, karşı tarafın yaklaşımlarında samimiyet görsünler.

Osmanlı Devleti ve Kürtlerin ittifakı ile çok önemli adımlar atıldı. Kürtler bu yıllarda kendi bölgelerinde istedikleri gibi yaşadılar, dillerini konuştular. Medreselerde kendi dilleri ile eğitimlerini aldılar. Kendi iç işlerinde tamamen serbest bir şekilde eyaletler halinde kendilerini idare ettiler. Kanuni Sultan Süleyman zamanında bu şartlar Kürtler lehine daha da iyileştirildi.

Bu Tanzimat dönemine kadar böyle devam etti. Bu yüzyıllarda çok ufak tefek hadiseler dışında herhangi bir olay yaşanmadı.

Kürtlerin mesele haline dönüştürülmesi için yaşanan olayları, tahrikleri, tertipleri hep yaşayarak geldik. Yavuz Sultan Selim zamanından beri Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar Türk kardeşleri ile bir ve beraber yaşayan Kürtler nasıl oldu da ‘’MESELE’’ haline dönüştürüldüler? Bu sorunun çok açık ve net bir cevabı vardır. Kürtler asla Türk kardeşleri ile aralarında bir mesele çıkmasını istememişlerdir. Aynı şekilde Türkler de Kürt kardeşleri ile aralarında bir problem olmasını istememişlerdir.

Yurdumuzda bu kadar ayrı kökenden millet varken Cumhuriyetin ilk yılların da ırkçılık bilerek yapılarak alt kimlik üst kimlik sorunu oluşturulmuştur.


Cumhuriyet’ten sonra yönetime egemen olan zihniyet, ırk esasına dayanan bir yönetim anlayışını egemen kılmak için düzenlemeler yaptı. Bu yıllardan sonra ‘’Kürtler’’ tamamen inkâr edildi ve yok farz edildi. Bütün eğitim sistemi ve devlet yapılanması sadece tek ırk üzerine bina edilmeye çalışıldı. Hatta ‘’Kürtçe’’ konuşmak bile yasaklandı. Tamamen ‘’Türkleşmiş’’ bir toplum meydana getirilmeye çalışıldı. Bu uygulamaların çok sayıda örneğini vermek mümkündür.



Emekli komutanlar itiraf etti: Güneydoğu’da hata yaptık… (Sadece Güneydoğu’da mı, tüm bölgelerde, tüm bölgelerde…) Kara Kuvvetleri eski Komutanı Aytaç Yalman, “Bizler ‘Kürt yoktur’ diye eğitilmişiz. Kürtleri, Türklerin kolu olarak görüyoruz. Ortalıkta dağlarda gezerken, karda yürürken kart-kurt sesleri çıktığı için Kürt denilmiştir, gibi tarifler dolaşıyor.” (Milliyet/08 Kasım 2007)

Bu ve benzeri itiraflar, 85 sene sonra nihayet emekli paşalardan sökün etti… De, acaba emeksizler hala aynı telden mi çalıyor?
Buyurun K.K.Komutanlıından Hizmete Özel, “Türkiye’de Yıkıcı ve Bölücü Akımlar” isimli kitaptan pasajlar (tarifler dolaşmıyor, okutuluyor!):

“Dağların yüksek kısımlarında, tepelerde yaz ve kış aylarında erimeyen karlar vardır? Bu karların üzeri, güneş açınca hafif eriyerek buzlaşır, camsı parlak ve sert bir tabaka ile kaplanır. Üst kısmı sert, altı yumuşak kardır.

“Bu karın üzerinde yürününce, ayağın bastığı yer içeriye çöker ve Kırt-Kürt diye bir ses çıkarır. İşte bu sese izafeten sıkışmış kara-yatkın kara Kürt kar veya Kürtün denmektedir…” (s. 43-44.)

Ne müthiş bir sosyolojik tesbit ama! Gülmeyiniz, ağlanacak halimize! Bunlar ciddi ciddi askerî öğrencilere okutuluyor ve şimdiye kadar brifingler veriliyor. Hiç kimse sorgulayamamış:


Kafkaslarda, Suriye ve İran çöllerindeki kumlar da “Kart-kurt” diye mi ses çıkarıyor? Belki de, Gacır-Gucur diye çıkarıyor ve Gürcü de oradan gelmedir, ne dersiniz? Karadenizin eteklerindeki karların sesini merak ettiniz mi? Faj-fuj, Flaz” diye ses çıkarır. Çünkü, oranın karı, o kadar sert değildir. Böylece Laz da oradan gelmiş olmalı! 

İşin garip tarafı, bu kitap halen, 21. asrın Türk subaylarına okutulmaktadır!

Birde bölgede yapılmış Faali meçhulleri , Diyarbakır cezaevi işkencelerini ,birde insanlara hayvan pisliği yedirmelerini .... daha nicelerini,Diğer asker ve pkk kılığında yaşatılan ilgili bölümleri üzülmekten mi perişan olur, komik bulmaktan mı ayılır, bayılırsınız, karar veremediğim için aktarmayacağım…

Kirli bir oyun oynanıyordu , Eskiden bir JİTEM vardı, özel harp, MİT filan diğerleri derin bir yapının altında buluşuyordu. Mafiası da oradaydı, emniyet istihbaratı filan hepsi bir merkezden oryente ediliyordu.. Bu yapı 12 Mart’ta ağır bir yara aldı. CHP-MSP koalisyonu, ardından 1. Ve 2. MC hükümetleri sırasında bütün dengeler altüst oldu.


Evdeki hesaplar çarşıya uymadı.
Ve bugünlere geldik .Ümmetçiliği ön gören iki milletten, akıl sahibi olanlardan bir Tayip  Erdoğan çıktı meydana. .. :Bizim Sesimizin Yükseldiği Nokta Bayrağımıza, Devletimize, Milletimize Ve Dinimize Hainlik İçinde Olanlar İçindir.



ERDOĞAN : Bizim millet ve milliyet tarifimiz, 76 milyonu bir gören, beraber gören, birbirine kardeş gören bir tariftir. Bu hususta, bu tarifte, bizim ile milletimiz arasında hiçbir anlaşmazlık asla söz konusu olamaz.

Biz, ırkçılık anlamındaki milliyetçiliğe karşıyız. Biz, kavimcilik, kabilecilik anlamındaki ırkçılığa karşıyız. Biz, bir etnik kökeni diğerlerinden üstün gören, yani kibir, yani böbürlenme içeren, yani şeytanın izinden giden bir milliyetçilik anlayışına karşıyız. Bizim milliyetçilik anlayışımız kafatasçılık asla değildir.

Yaşadığımız topraklar üzerinde, bütün tarihimiz boyunca, ırkçı, kafatasçı milliyetçilik anlayışı ayaklar altına alınmış, birlik, beraberlik, kardeşlik anlamındaki milliyetçilik ise hep el üstünde tutulmuştur. Tıpkı ecdadımız gibi, tıpkı tarihimiz gibi, tıpkı sizler gibi, bizler de ayrımcılık anlamındaki milliyetçiliği ayaklarımızın altına alıyor, kardeşlik, birlik ve beraberlik anlamındaki milliyetçiliği her daim yüceltiyoruz.


TEK BİR GAYEMİZ VAR : Millet ve milliyetçilik duygularını istismar edenlere karşı uyanık olunmasını isteyen Erdoğan, ''Şunu herkes bilsin ki tek bir gayemiz vardır, o da bu topraklarda kardeşliği yüceltmektir''

Yarını Kurmakİçin
Sen,Ben,değil BİZ OLMALIYIZ.
Bizim tek derdimiz İslam Olmalı: islâm,islâm, islâm 


NEDİR BU İNSANLARIN RECEP TAYYİP ERDOĞAN DÜŞMANLIĞI : Erdoğan bu ülkeye uzun yıllar hizmet etmiş biridir .Batmış iflas etmiş bir ülkeyi yeniden ayaklandırmış güçlendirmiş , Lider ve Bir Halk Kahramanıdır .

Erdoğana karşı olmak Ülkemizin önünü kesmeye çalışan bazı ŞerGüçlere yardımcı olmak demektir.

Recep Tayyip Erdoğan nefretinden dolayı şu an bir kaos yaşıyoruz. Milletin onun yaptığı doğru işlerin farkına varması, Erdoğan nefretinden kurtulması lazım. Kurtulursa istikrarı tekrar yakalayabiliriz. Bu düşmanlıktan kurtulamazsak başarılı olamayız;


Sultan Alparslan'ın ve Selahaddin Eyyubi'nin torunları küffara karşı Reisiyle Recep Tayip Erdoğanla ilerleyecek ve bitirecek inşallah .

BİZLER RECEP TAYİP ERDOĞANI NEDEN SEVİYORUZ


Eski Türkiye'nin putlarına savaş açtığı için.
Cumhuriyet'in tabularını tek tek yıktığı için.
Anlı şanlı generallere, paşalara karşı milletin iradesini savunduğu için.
TSK'nın emrine girmeyi reddedip askeri siyasilerin emrine soktuğu için.
Beyaz Türklere boyun eğmediği için.
İstanbul sermayesi karşısında ezilip büzülmediği için.
Bürokrasiye teslim olmadığı için.
Kemalistleri, ulusalcıları karşısına alma cesareti gösterdiği için.
Devletin düşman bellediği dindarları, muhafazakârları merkeze taşıma kararlılığını, iradesini gösterdiği için.
Polis ve yargı vesayetine direndiği için.
Gülen Cemaati'nin şantaj ve baskılarına boyun eğmediği için.
Pensilvanya'daki Hoca'nın maskesini düşürdüğü için.
17-25 Aralık darbesi karşısında duruşunu bozmadığı, geri adım atmadığı ve kendisine yönelen tehditlere karşı meydan okuduğu için 
......Türkiye Sevdalısı bir adam... Halkın içinden biri... İçimizden biri... Bizden biri olduğu için ...Biz Sn Erdoğanı seviyoruz .


BÜYÜK ANADOLU BİRLEŞİK DEVLETLERİ


Bu devletin kurulmasında Türk , Osmanlı ,Kürt , Arap , vb isimleri olmayacaktır.Ayrıca bu kurulan yeni devletle birlikte müslümanlık

İslamiyet adına olup ve tüm bölgeleri içine alacak bir isim konacaktır. İnşallah

Son yıllarda ortaya çıkan “Türk-İslam” anlayışı ise milliyetçiliğe dair önümüzde duran diğer bir garabettir. Türk İslam’ı diye bir şey olamaz çünkü İslam, milliyetçilik mantığını reddeder. 

Hucurat suresinin 13. Ayeti, insanlar arasındaki değer farkındaki tek ölçünün takva (hakkı bilmek) olduğunu açıklayarak bu konudaki açık hükmü ortaya koymuştur. (Diyanetçilerin kandil gecelerinde TV’lerde okuttuğu hutbe ve dualarda sık sık milliyetçi söylemlerde bulunmasına ve “vatan, millet, Sakarya” edebiyatı yapmasına bakmayın;

Bu sadece Eski Diyanetin Asker nüfuzlu bir Devlet kurumu olmasından kaynaklıdır.) “Türk-İslam” anlayışından hareketle ortaya çıkan “Türk-İslam Birliği” (İslam ülkelerinin birleşmesi ve başında Türkiye’nin olması hayal edilen bir Birlik) fikri, her ne kadar bazı çevrelerde popüler olsa da baştan sona çok zordur. Eğer farklı ülkeler birleşecekse neden Türk adı altında birleşmeyi kabul etsinler? Bu durum maalesef empati yoksunluğunun belirgin bir göstergesidir.

Milliyetçilik öyle bir hastalıktır ki toplumları enfekte eder ve dini bile bozup kendisine bezeyen yeni bir anlayış üretir. Yakın bir gelecekte Türklerin İslam ülkelerini bir araya getirip Avrupa Birliği modeline benzer (belki daha iyisi) bir birlik oluşturması ihtimalinin yüksek olması, mevcut dış politikalara dair yapılan okumalarla zaten anlaşılıyor ve şahsen ben de böyle bir muhtemel oluşumu prensipte destekliyorum .

Ama bunun adı “Türk-İslam Birliği” olamaz; her ne kadar bu oluşuma Türkler öncülük etse de… ,  İslam hiç bir bir etnik terimle birlikte anılamaz, hem de yapı içinde farklı etnik unsurlar mevcutken sadece biri var sayılamaz. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder