29 Eylül 2014 Pazartesi

KİMDİR BU FAİZ LOBİSİ : BİRKAÇ AĞACIN YERi DEĞİŞTİRİLMİŞTİR”. Buna çocuklar bile güler…

Gezi Olayları ve Ekonomik Etkileri
“Gezi olayları” adı altında, masum bir çevreci gösteri gibi başlayan toplum harketinin bir ekonomik ve siyasal istikrarsızlaştırma saldırısına döndürülmesi  Faiz Lobisinin son ve etkili ayak oyunudur.
Aslında konunun ekonominin her taşını etkilemesi, ulusal ve uluslarası boyutu ile çok fazla basite indirilemeyeceğini vurgulamak isterim. Olay, basitin çok çok ötesinde, ulusal ve uluslarası sermaye ve medya guruplarını içine alan büyük bir çıkar yapılanmasıdır. Konunun üzerine kitaplar yazılsa bile tüm detaylarını ve oyunlarını anlatmak için yeterli olmaz.

Yinede okuyucularımızın merakını bir nebze olsun gidermek için konuyu basitleştirilmiş şekilde anlatmaya çalışacağım.
Konumuz ekonomi ve borçlanma olduğu için, ülkemizi bir ticari işletme olarak kabul edelim. İşletmemizin arsasını tüm Türkiye toprakları, fabrikasını da üzerindeki tüm ticari işletmelerin birliği olarak kabul edelim. İşletmemiz elindeki tüm özsermayesini, yeraltı zenginliklerini, insan kaynaklarını ve siyasi gücünü vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak ve refahlarını arrtırmak için son damlasına kadar değerlendirmeye çalışacaktır. Yine de hızlı bir büyüme ve uluslarası rekabette bu yeterli olmamaktadır.
İşte bu noktada uzun vadeli yatırımlarını hayata geçirmek, hızlandırmak, vatandaşlarına daha iyi bir yaşam standartı sağlamak ve uluslarası araneda söz sahibi olabilmek için devletimiz yerli ve uluslararası sermaye sahiplerinden borçlanma yoluna gitmektedir.

Bu doğaldır, hatta gerekli ve zaruridir. Bu ekonomik düzende büyümenin başka bir yolu bulunmamaktadır.
Burda devreye, borçlanmanın kimlerden, hangi vadelerde ve hangi faiz karşılığında yapılacağı sorusu  girer. Ülkemiz doğal olarak bu borçlanmayı “en uzun vadeli” ve “en düşük faizli” olarak yapmak istemektedir.






Tabiki sermaye sahipleri de borç olarak verdikleri sermayelerinden en yüksek verimi elde etmek adına, verilecek borcu hemen nakde çevirebilecekleri gibi “en kısa vadeli” ve en çok getiriyi sağlamak adına“en yüksek faizli” olarak vermek isteyeceklerdir.
İşte fırtına, bu “iki taraf” arasında yaşanan ekonomik kavganın tam ortasında kopmaktadır. Bizim işletmemiz/ülkemiz bir taraf, ulusal ve uluslarası sermaye guruplarının çıkar ve  beklentileri “karşı” taraftır. Bu “iki taraf”ın beklentilerinin ve çıkarlarının aynı doğrultuda olmasını beklemek en naif değerlendirmelerde bile saflık olarak değerlendirilmektedir ve bu değerlendirme doğrudur.

Ülkemizin toplam borcunu 2013 yılı itibari ile 400 milyar dolar olarak kabul edelim. Bunun ortalama faizini %8 gibi olduğu düşünülürse, bir yılda ödenecek faiz rakamı 32 milyar dolar gibi muazzam bir rakamdır. Böyle bir para için 3. Dünya ülkelerinde hükümetler devrilip tekrar kurulmakta, darbeler yaşanmaktadır. Üstelik faizdeki %1’lik bir artışın bile toplam faturayı 4 milyar dolar arttıracağını da unutmayalım.
Yine konuyu basitleştirmek adına, ülkemizin borçlanmayı tek bir uluslarası sermaye gurubundan yaptığını farzedelim ve bu guruba “Sermaye lobisi” ismini verelim. Buraya kadar herşey uluslarası ticari teammüllere uygundur. Ortada büyümek için borçlanma ihtiyacı olan bir ülke ve karşı tarafta borcu sağlayan büyük bir uluslarası sermaye gurubu vardır.

Toplamdaki borç rakamı da sabit ve 400 milyar dolardır. Ancak değişken ve asıl fırtınanın koptuğu konu “FAİZİN SEVİYESİDİR”. Faiz konusu çok göreceli bir konudur. Borçlanan ülkenin ekonomik gücüne ve siyasi istikrarına göre değişiklik göstermektedir. Örnek vermek gerekirse bizim faizimizin ortalaması %8 seviyelerinde dolaşırken bu rakam gelişmiş ekomomilerde % 2’lere kadar düşmektedir.

Bu farkın Ülkemiz için rakamsal karşılığı onlarca milyar dolardır. Bu arada 80’li ve 90’lı yıllarda ülkemizde reel faizlerin %20′lerin üzerinde seyretmesini hiç konu etmiyoruz. Bu hesaba girersek şu anda bahsi geçen400 milyar dolarlık toplam borç stoğunun bu dönemlerde ödenemeyen faizlerin birleşmesiyle gelen “faizin faizi” olduğu da ayrı bir yazı konusu olarak ele alınacaktır.
O yıllarda ki durum içler acısıdır…
Tekrar “FAİZİN SEVİYESİ” konusuna dönersek, ülkemiz tüm olanaklarını bu seviyeyi aşağı çekmek için çalışmakta, borcu verenSermaye Lobisi de faizin seviyesini olabildiğince yukarı çekmek için faaliyet yürütmektedir.

İşte bu “Sermaye Lobisi’ faaliyetlerini ülkemizin ekonomik istikrarına saldırmak ve ekonomik zaafa uğratmak adına yürütmeye başladıklarında bu lobinin ismini “Faiz Lobisi” olarak koymak şart olur.  

Hele ki bu “Faiz Lobisi” hem yurtiçinde hemde uluslarası düzeyde bir güce sahipse, büyük sermaye guruplarının ortak teşekkülü olup, elinde de dev bir medya gücü tuttuğu düşünüldüğünde, bu pazarlıkta ülkemizin işinin ne kadar zor olduğu daha net anlaşılacaktır.
Olay tamamen matematiksel bir denklemdir. Ekonomik veya siyasi istikrarın en ufak zedelenmesinde faiz oranları birkaç puan yükselecek vebunun karşılığı olarak lobinin kasasına giren rakam milyarlarca dolar artacaktır.
İste bu noktada “Faiz Lobisi”nin ayak oyunları devreye girer.
Bu oyunlar yeni değildir. Osmanlı’nın yıkılmasına kadar uzanan  tanzimat döneminin öncesinden başlayarak günümüze kadar yaklaşık 200 yıldır devam etmektedir. Bu ayak oyunları o kadar güçlüdür ki 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkıp darmadağın etmiştir. İmparatorluğun mirasçısı Türkiye Cumhuriyeti’mizi de bir nevi ekonomik esaret altında tutmaya çalışmaktadır.
Bu oyunların tarihte örnekleri çoktur ve genç cumhuriyetimize büyük zararlar vermiştir. Ancak toplumsal hafıza açısından biz bu oyunlardan en yakın tarihli olanını örnek olarak vermeyi daha uygun gördük. Gezi olayları.
Gezi Olayları ve Ekonomik Etkileri
“Gezi olayları” adı altında, masum bir çevreci gösteri gibi başlayan toplum harketinin bir ekonomik ve siyasal istikrarsızlaştırma saldırısına döndürülmesi  Faiz Lobisinin son ve etkili ayak oyunudur.
2013 Mayısına dönersek hükümetimizin sağladığı siyasi istikrar ve ekonomik başarıları sayesinde tüm yabancı kredi değerlendirme kuruluşları ülkemizin ekonomik notunu tarihte ilk defa “yatırım yapılabilir ülkeler” seviyesine getirmişlerdir. Türk lirası değer kazanmakta, Döviz tarihi diplere doğru ilerlemekte, faizler cumhuriyet tarihinin en düşük seviyeleri %6′lara doğru hızla ilerlemektedir. Borsalar coşmuş ekonomide tam bir “Bahar Havası”  yaşanmaktadır. 
Tam bu bahar ortamında, ülkenin ekonomik başkentinde bulunan küçük bir parktaki birkaç ağacın yer değiştirilmesi bahanesiyle başlayan basit bir çevreci eylem, “gizli ellerin” devreye girmesi ile  tüm yurda yayılan yağmacı/komünist bir ayaklanma oyununa dönüştürülmüştür.
“Sermaye Lobisi”nin uluslarası medya gücünü de devreye sokmasıyla ülkemize karşı hem ekonomik hemde siyasi bir linç kampanyası başlatılmıştır. Yapılan düzmece ve taraflı yayınlarla ülkede siyasi bir kriz ve belirsizlik ortamının olduğu pompalanmış, diktatöryal bir baskı rejimi varmış gibi gösterilerek ülkemizi itibarsızlaştırma kampanyası yürütülmüştür.
Yazımızın konusu itibariyle bu siyasi linç kampanyası ve komünist ayaklanma’nın siyasi ve toplumsal boyutunu bir kenara bırakacağız. Olayın ekonomik etkilerine baktığımızda birkaç gün önce coşan borsalar hızla tarihi düşüşler yaşamış, doviz kurları tarihi seviyelere çıkmış, faizler tekrar %10′ların üzerine fırlamıştır.
Neden yaşanmıştır bu büyük kriz? Neden borsalar çakılmış, en büyük şirketlerimizin değerleri onlarca milyar dolar düşmüştür? Neden sabit borcumuza karşı ödeyeceğimiz faiz onlarca milyar dolar yükselmiştir? Neden dolar tarihinde ilk defa 2 lira düzeyini aşmış ve halen bunun altında düşmemektedir?  

Çünkü “BİRKAÇ AĞACIN YERi DEĞİŞTİRİLMİŞTİR”.
Buna çocuklar bile güler….

Olayların ekonomik tahribatlarını saymakla bitiremeyiz. Borclanmanın 1.tarafı olan ülkemizin aldığı yara büyüktür ve etkileri halen devam etmektedir.

Peki borçlanmanın diğer tarafı, borcu veren “Sermaye Lobisi’ veya diğer adıyla “Faiz Lobisi” cenahında durumlar nedir?
Olayların onların yönünde tek bir sonucu vardır. Zenginliklerine zenginlik katmışlardır. Verdikleri borç miktarı ve riskleri değişmezken kasalarına milyarlarca dolar ekstra kar akıtmışlardır ve de akıtmaya devam ettirmektedirler. Çünkü bu yaraları sarmak bir günde olacak iş değildir. 
Oyun bellidir ve ekonomik sonuçları ortadır.

Ancak halkımız artık bilinçlenmiştir. Yüzyıldır ülkemizde top koşturan bu faiz lobisinin ayak oyunlarına artık gelmemektedir. Faiz Lobisi’nin beklentilerinin aksine, oyun deşifre olmuş, halkımız ülkesine ve hükümetine hızla sahip çıkmıştır.
Milletimiz bu siyasi ve ekonomik linç kampanyasını başarısızlığa uğratmıştır. 

Hükümetimiz de milletinden aldığı bu güçle, krizden güçlenerek çıkmış, oluşturulmaya çalışılan suni belirsizlik ortamından ufak tefek yaralarla kurtulmayı bilmiş, siyasi ve ekonomik istikrarı tekrar sağlamıştır. Ülkemiz 2023 Büyük Türkiye hedefine doğru kararlı adımlarla yürümeye devam etmektedir. Ayak oyunları ayaklarına dolanmış, tuzak bozulmuştur.

İslamla şereflendiği günden beri milletimiz, herzaman hakkın ve haklının yanında olmuştur. İslam bayrağını yüzyıllarca gururla dalgalandıran milletimiz, tarihte 4 kıtaya adalet ve huzur sağlamıştır. Genç cumhuriyetimiz de tarihinden devraldığı bu bayrağı uluslarası arenada en yüksek seviyelere taşıyacaktır.

Kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerim de Rabbimiz’in bildirdiği gibi “Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. “  (Enfal suresi 30. Ayet)










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder