1 Ağustos 2014 Cuma

TÜRKİYE DE SABATEYİST YAHUDİ’NİN MİLLİYETÇİLİK OYUNU


TÜRKİYE DE SABATEYİST YAHUDİ’NİN MİLLİYETÇİLİK OYUNU



“Biz dünya halklarını milliyetçilik damarlarından yakalarız. Bu damarları öyle pompalarız ki neticede bu duygular dini inançların üzerine taşarlar, daha sonra vatan, millet, bayrak gibi kelimelerle onları topluca savaşlara sürükleriz.”

 Yahudi’nin, milletlerin milliyetçilik duygularından nasıl istifade ettiğini görüyoruz. Bu duygulan Almanya’da Hitler en iyi şekilde istismar etmiş, ve bir hiç uğruna Almanya’yı mahvetmiştir. Bizde de milliyetçiliği körükleyen kişiler vardır. Hatta bunlardan öyleleri vardır ki söylediği sözün nerelere vardığını düşünmeden ben önce Elhamdülillah Türk’üm, son­ra Müslüman’ım derler. Oysa yüce Peygamberimiz (s.a.v) Milliyetçilik davası güderken ölenler, bizden değildir buyurmaktadır.

 Allah (C.C.) bu milletin evladını Yahudi’nin milliyetçilik oyunundan korusun, ve bütün Müslümanları bu tuzağa düşmekten muhafaza etsin. 

Yahudi’nin milletlere benimsetmeye çalıştığı asrî milliyetçilikte dinden, maziden bahsedilemeyeceği ileri sürülmektedir. Milliyetçilikten dini attık, tarihse mazidir, mazide (meşum) uğursuzdur, böyle bir mazi “asri şuuru millinin” sıhhatini bozar, o halde elimizde dinsiz mazisiz, tarihsiz, ananesiz, hudutsuz Yahudi’nin tabiriyle hür bir milliyetçilik! kalıyor yeni nesillere intikal ettirilmemeye süratle unutturulup yok edilmeye mahkum, ismi var cismi yok fakat ismine bile tahammül edilemeyen bir milliyetçilik. İste bu milliyetçilik tarihi, dini, ananevi gerçekliğini yitirmiş milliyetçiliktir.

Bu milliyetçilik Yahudi’nin istediği ideal milliyetçiliktir! Ne enteresandır ki Yahudi için yukarıdaki zorunluluklar yoktur. 0 hem koyu TEVRAT şeriatçısı, hem ananeci, hem ırkçı, hem inkılapçı, hem de laiktir. Onun koyu dindar olması milliyetçiliğine zarar vermez. Fakat bizler şeriatçı olursak milliyetçi olamayız, milliyetçi olursak şeriatçı olamayız, acaba bu zorunluluk Yahudi için neden yoktur da bizim için mevcuttur. Çünkü Yahudi yıllardır bizim toplumumuza şeriatçılıkla milliyetçilik bağdaşmaz diye telkin etmektedir.

 OYSA MÜSLÜMAN OLMAK ŞUDUR! Hangi milletten olursa olsun Müslümanları kardeş yapan ortak kelimeleri vardır ki bu da“LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDEN RESULULLAH”dır.

Müslüman; Kur’anına Bağlı iyi bir şeriatçı Vatanı için gözünü Kırpmadan ölen iyi bir vatanperver Milletini seven iyi bir Milliyetçi ve Bunlarla Beraber Dünya’daki Bütün Din kardeşlerini seven hakiki bir Ümmetçidir.Müslüman; Hiçbir zaman Yahudi’nin Türk milletinin içine soktuğu “Ne Arap’ın yüzü ne Şam’ın şekeri” veya Laik Kemalistlerin dediği gibi “Kabe arabın olsun Anıtkabir bize yeter” gibi sözler sarf etmez.O bu sözler sebebiyle İslam Dünyasının Parçalanıp bu hale Geldiğini (Bosna, Filistin,Türkistan, Çeçenistan ve Vatanımızda Kürtlerin…) ne Denli ızdıraplar çektiğini Düşünür.

 Müslüman; Lavrenslerin Orta Doğuyu İslam İmparatorluğu olan Osmanlı’dan koparmak, Müslümanları Arap, Türk, Acem diye bölüp parçalamak, şimdi de Doğuyu Kürt devleti Adı Altında parçalayıp Ermeni Devleti kurdurmaya çalıştıklarını iyi bilir. Dün Türk’ü Arap’a, Arap’ı Acem’e Kötüleyenler kimse Bugün de Müslüman Kürt ile Müslüman Türk’ü bir birine Düşman edip Boğazlatmaya çalışanlar aynı Yahudi ve Yahudi’ye hizmet Eden Laik dönmelerdir (Yani Laik Gözüken Yahudi Dönmeleri )

 Yüce Peygamberimiz (s.a.v) Dünyanın bir ucunda bir Müslüman’ın ayağına Diken Batsa diğer ucundaki Müslüman bu Acıyı Duymalıdır Buyurmuştur. Dikkat edilirse Burada Türk, Arap, Acem Vs.. Duymalıdır Buyurmamıştır. Hangi milletten olursa olsun Müslüman duymalıdır buyurmuştur. Bu durum ümmet olmanın Getirdiği inceliktir. Ve ümmet Şuurunun en uç Noktasıdır. Hangi milletten olursa olsun Müslümanları kardeş yapan ortak kelimeleri vardır ki bu da

“LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDEN RESULULLAH”dır.

 Ne yazık ki Laik T.C.in başındaki Laik Yahudi uşaklarıyla Yahudi basın bizi yıllardır Yahudi’ye dost, Müslüman milletlere düşman etmişlerdir. Onların söyledikleri ve yazdıkları pis Araplar, gerici Acemler, kıro Kürtler bu saydıklarımızla bağlarımızı koparmamızı fakat lanetli İsrail’i tanımamızı, Yahudi vatandaşlarımızı üzmememizi, İsrail’e hemen su vermemizi, İsrail’le savunma paktı! kurmamızı, fakat Irak’ta mamasızlıktan ölen Ahmet’lere, Mehmet’lere mama satmamamızı, Bosna’ya yardım etmemeyi, İsrail’in taşlarla kemiklerini kırmaya çalıştığı Filistinlileri terörist ilan etmemizi ve daha neleri neleri bize öğütlerler.

 Müslüman Türk milleti başındaki bu Yahudi uşaklarından kurtulmayı ne zaman düşünecek ve ne zaman tekrar bütün dünyadaki Müslümanları birleştirip mazideki şanlı İslam imparatorluğunu kuracaktır. Bugün dünyadaki ezilen Müslümanlar kendisinden medet beklemektedir.

 Yahudi’nin Osmanlı’yı yıkışından bu yana hepsi kan ağlamaktadır. İşte bir Filistinlinin itirafı “Biz Osmanlı’nın kıymetini bilemedik”

Büyük Doğu Mimarı Necib Fazıl Kısakürek'in Beklenen Zuhur Konferansından
Ankara Üniversitesindeki bir konferansımda "Eğer gaye Türklükse, bilmek lâzımdır ki, Türk, Müslüman olduktan sonra Türktür" diyen ben, ille ırkçılık ve kavimcilik mevzuunda bir suale hedef tutulacak olursam, tereddütsüzce, dünyanın en üstün ırk ve kavim vakıasını, merkezindeki mukaddes varlık zaviyesinden Arapta bulduğumu söylerim. Ama bugünkü Arap değil, dünkü Arap... Tıpkı bugünkü Türk değil dünkü Türk...

Bugünkü İslâm dünyası, istisnasız, dünyanın her tarafında kaidesi mümin ve müslim, zirvesi de kâfir ve mürted bir ehram manzarası arzediyor. Kaide halk, zirve de güdücüler... Türk'ün güdücülüğünden neticede Haçlılar sayesinde sıyrılan ve istiklâlini bulan islâm devletlerinden bir çoğu, Türk'ün zaafı yüzünden elde edebildikleri bu bağımsızlığı kendi kuvvetleriyle tahkim edememişler; ve bu defa, İslâmın Türkiye'deki hazin macerasını, türedi idarecileriyle, Türk rejim ve güdücülerini kopya ederek benimseme yoluna girmişler, zaman ve mekâna liyakat ölçüsünü bu gidişte bulmuşlardır. Şu anda İslâm ülkelerinin başında bulunanlar, ekseriyet ifadesiyle, aynı kalıptan dökülen sabit (motif)ler gibi, belli başlı ve mücerret bir tipin maketlerinden ibarettir.

Menbâını, mansabını, özünü ve hakikatini bilmedikleri bir sosyalizma modası... Biz ona sosyalizma uyuzu diyoruz...

Dünyamızın devlet başlarından kimi, yurdunda ramazan orucunu resmî tamimle yasak edecek derecede küfründe zalim, kimi de şeriat müdafaasında kalbî samimiyet ve siyasî dirayetinden şüphe verecek kadar atılgan ve toy... Ve hemen hepsi, İslâmın ulvî, (ideoloji) ve üstün (strateji)sinden gafil, cahil ve fikirsiz... Bunları hep aynı mücerret tipin kabında şekillendiren batı, yahudilik, masonluk ve emperyalizm ajanları pek âlâ takdir etmektedir ki, İslâm âlemi böylelerinin elinde oldukça kendisi için hiçbir tehlike mevcut değildir. Gerçek mânada bir islâm dâvası fışkırışına yol açılacak olursa da, top-yekûn İslâmiyet, bu ajanların taşıyacağı bayraklarla 20′nci veya 21′inci asır "ehl-i salib"ini karşısında bulacaktır. Bu "ehl-i salib"e, mutlak küfür bayrağı "orak-çekiç" bile katılmakta tereddüt etmeyecektir.

Arap âleminin, nimet olduğu nisbette belâ habercisi petrol... Bu hayatî cevher, Allah tarafından, ruh müdafaası yanında ne büyük bir madde muhafazasına memur edilmiş olmanın çilesini telkin edeceği yerde, tembellik, hazır yiyicilik, vurdum-duymazlık karakterini nemâlandırıyor. Bu hâl de, "şimdilik" kaydiyle ve bir gün tepeden inmek üzere fırsatları her ân gözlemek şartiyle batıyı fevkalâde memnun ediyor.
Petrol, batının gözünde, herşeyden habersiz müslümanlara, bazı rekabetler yüzünden şimdilik emanet olarak bırakılmış bir "âb-ı hayat"tır; ve yarın bu rekabetler arasında bir ortaklaşma, uzlaşma veya büsbütün hesaplaşma ve kapışma meydana gelir gelmez, mutlaka tepesine çullanılacak, kapanda bir av mahiyetindedir. İslâm dünyasının bu incelikten haberi, bu azîm tehlikeye karşı (strateji)si ve nimeti hak etme gayreti mevcut değildir.

İslâm dünyasının, doğu ve batı arası mahsup sırlarını çözebilen, ezelî olduğu kadar ebedî hakikatlerini karşı dünyaya tatbik ehliyetini belirten, içini ve dışını muhasebe kudretini gösteren ciddî ve üstün çapta mütefekkirleri yoktur. Olanlar da, bazı sahte reformculardan, aklı bilmez ebleh akılcılardan ve kaba satıh mühendislerinden başkaları değildir... İslâm âleminin dünya ve kâinattan habersizliği öyle fecidir ki, aziz ve mukaddes dâva adına nerelerde, kimler tarafından, neler yapıldığı ve ne gibi davranışlar gösterildiği, eserler verildiği bilinmez! Meselâ huzurunuzdaki çilekeş fikir adamının eserleri batı dillerine çevrilir.

Yeni Türk Gençliği üzerindeki emeği Avrupa'da ve İsrailde takip edilir de İslâm Dünyasında tanınmaz. Sahnede, bir takım âdi ve pespaye her türlü temsil vasfından uzak, kendi kendilerinin satıhçısı bir takım manevî gümrük simsarlarından başka kimse görülmez! "Dostlar alış verişte görsün!" kabilinden kurulan dernekler ve tertiplenen kongreler, konferanslar, kanser hastasının yüzündeki sivilceyi görmekten ileriye varamaz! Dâvanın ilâcını isimlendirmek şöyle dursun, eczahânenin adresi bile öğrenilemez! Güneşin doğuşiyle batışı arasında 12 şer saatlik, gününü gün etme bataklığında meseleler süründürülür ve yarına, düzlük ufkuna çıkma problemine ait hiçbir ıstırap yaşanmaz, kurtarıcı ıstıraptan zerre miktarı istidat vaadedilmez!

Türkiye İsrail münasebetleri konusunda tam bir kafa karışıklığı var.
İsrail ile Türkiye arasında çok gizli tutulan anlaşmalar bulunmaktadır. Bunlar yürürlüktedir. BOP çerçevesi içinde ABD Ortadoğu'da bir takım manevralar çevirmekte, Türkiye'yi bu konuda kullanmaktadır. Türkiye'deki resmî Yahudi sayısı şu anda 15 bin civarındadır. Bunların yanında bir de bir buçuk milyon Kripto Yahudi bulunmaktadır. 

1. Sabataycılar.
 2. Alevî Bektaşi kılığına girmiş Yahudiler.
 3.Müslüman görünen Kürt Yahudileri. 
Kuş kadar aklı olan bir insan, bu bir buçuk milyon Yahudinin Türkiye'yi ellerinde oynatacaklarını bilir, anlar ve kavrar. Medyada onlar, finans ve bankada onlar, iktisat ve ticarette onlar, ihracat ve ithalatta onlar, üniversitelerde onlar...

 Tekelleri biraz kırıldı ama hâlâ çok güçlüdürler. İslâmî kesime, İslâmcılık hareketine, siyasal İslâm'a, islâmî hizmet ve faaliyetlere sinsice sızmışlardır. Onlar Osmanlı sistemini, Türkiye'nin kültürel gerçeklerini bizden iyi bilen yetenekli uzmanlara sahiptir. İslâm'da olmayan bir şey Yahudilikte vardır, mübahtır:

Bir Yahudi, Musevilik dinini yüreğinde saklamak şartıyla dıştan Hıristiyan ülkelerinde Hıristiyan, Müslüman ülkelerinde Müslüman görünebilir, yani iki dinli olabilir. İsrail'in Türkiye'yi kayb etmek gibi bir lüksü yoktur. Türkiye'yi kaybederlerse İsrail devleti kısa zamanda sona erer. Şu anda islâmî kesimde on kadar çok büyük, yüz kadar büyük, binlerce orta ve küçük cemaat, hizip, fırka, grup, klik vardır. Bunların içine ajanlar, casuslar, provokatörler, yönlendiriciler sızmıştır. Sakala, sarığa, cüppeye, şalvara önem veren tarikatin içine sakallı, sarıklı, şalvarlı casuslar sokarlar. Herifler gündüzleri sâim, geceleri kaim görünür, yapacaklarını yapar.

Vaktiyle Moiz Kohen efendi, asıl adını gizleyip, buram buram Oğuz Türkü kokan Tekin Alp adıyla Türkçülük, milliyetçilik yapmamış, "Kahr olsun şeriat!.." diye bağırmamış mıydı? Boşuna söylememişlerdi: Yirminci asırda Yahudiler iki devlet kurdular diye... Türkiye halkı bin bir sıkıntı çekerken tank tâmiri bahanesiyle İsrail'e milyar dolar ödemedik mi?

Soruyorum: Tanklar tâmir edildi mi, bize geri verildi mi? Heyhat ki heyhat... Türkiye sebze, bakliyat ve hububat tohumlarını İsrail'den satın alıyor. Bugünkü düzen ve sistemde hiçbir iktidar İsrail ile yapılmış olan gizli anlaşmaları çiğneyemez
 Buzdağının su üzerinde görünen yüzde birinin sahnesinde birtakım tiyatrolar oynansa da Türk-İsrail birlikteliği devam edecektir.

 Bazı çok akıllılar "Türkiye İsrail'i dize getirdi...İsrail'i rezil etti... İsrail bizden çok özür diledi... İsrail Türkiye'den tir tir titriyor..." gibi gülünç ve gerçek dışı açıklamalar yapsalar da... Genelkurmay başkanlığımızda çok gizli bir İsrail Odası varmış. Buraya birkaç kişi girebiliyormuş...Siz bu riyavetleri duymadınız mı? Türkiye ile İsrail arasındaki çok gizli anlaşmaların mahiyeti nedir? Bilen yok... 

 ABD ve İsrail Ortadoğu'da iki büyük İslâm ülkesini savaştırmak istiyormuş. Vaktiyle Irak ile İran'ı savaştırmamışlar mıydı? Buzdağının, görünmeyen yüzde 99'unda neler var acaba?


Mehmet Şevket Eygi Araştırmacı Yazar 22 ŞUBAT 2010 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder