2 Ağustos 2014 Cumartesi

NEDEN HALKBANKASI HEDEF ALINDI? 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun gün gün gelişimi...



17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun gün gün gelişimi...
Hükümet ile yargı arasında krize neden olan yolsuzluk ve rüşvet iddiaları 17 Aralık 2013'te başladı. İşte operasyon sonrası önemli gündem başlıkları...


17 Aralık 2013: İstanbul'da sabaha karşı yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ile bir operasyon başlatıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya Öz'ün koordinasyonunda, Savcı Celal Kara'nın talimatıyla dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, işadamları Ali Ağaoğlu, Reza Zarrab ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'in de aralarında bulunduğu 89 kişi evlerinde yapılan aramaların ardından gözaltına alındı.

DEŞİFRE - AKP Yolsuzluk Operasyonu ve Halkbank Meselesinin Perde Arkası



17 ARALIK OPERSYONU ANALIZI HALK BANK OPERASYONU DEŞİFRE EDILDI

17 ARALIK OPERASYONU BITENLERI ANLATAN SÜPER ANALIZ IZLEMENIZI SIDDETLE TAVSIYE EDERIM. BUNU IZLEDIKTEN SONRA HER YERDE YAYINLAYIN
MILLET GÖRSÜN NEYIN NESI OLDUGUNU..

Soruşturma kapsamında oğlu Salih Kağan Çağlayan da tutuklu bulunan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da istifa eden bakanlar arasında yeraldı. Çağlayan, yaptığı yazılı açıklamada, '17 Aralık tarihi itibariyle gerçekleştirilen operasyonun, hükümetimize, partimize ve ülkemize karşı kirli bir tezgah olduğu çok açık bir şekilde ortadadır.
Yakın çalışma arkadaşlarımın ve evladımın da dahil edildiği bu çirkin oyunu bozmak ve gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlamak için Ekonomi Bakanlığı görevimden ayrılmış bulunmaktayım' ifadelerine yer verdi.

 

 

OPERASYONUN ETKİSİ BORSAYLA SINIRLI KALMADI FAİZLER DE UÇTU

10 GÜNDE 46 MİLYAR DOLAR BUHARLAŞTI

17 Aralık'ta başlayan ve Türkiye ekonomisini derinden sarsan operasyonun öncelikli etkisi borsaya oldu. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan operasyonun başladığı tarihten itibaren 10 gün içerisinde borsada halka açık şirketlerden 49 milyar doların buharlaştığını açıkladı.

Halka açık şirketlerin değeri 270,9 milyar dolardan 221,5 milyar dolara geriledi. Halkbankası başta olmak üzere Türkiye'nin en büyük şirketlerinden Emlak GYO, Kardemir, İşbakası, THY ,Turkcell, Akbank, Garanti, Koza, Koç Holding, Tüpraş vb 30'a yakın halka açık şirketin hissesi en çok değer kaybedenler arasındaydı.

Halkbankası neden hedef oldu?

17 Aralık tarihinde "rüşvet ve yolsuzluk" ismi verilerek başlatılan operasyonun Türkiye ekonomisine büyük darbe vurdu. Operasyonun maliyeti 100 milyar TL'yi aştı. Operasyonun hedefindeki Halkbankası 1,6 milyar zarar etti. Peki neden Halkbankası?

 

"Operasyonun belkemiği Halkbank'tır"


Ekonomist, gazeteci, yazar, Dr. Cemil Ertem, 'yolsuzluk ve rüşvet' iddiasıyla bu sabah başlatılan operasyonun asıl hedefinin İran-Türkiye arasındaki finansal ilişkiler olduğunu belirterek "Bu operasyonun belkemiği Halkbankası'dır. Dolayısıyla hükümete yöneliktir" dedi.
Ertem, operasyon ile ilgili şu önemli tespitlerde bulundu: "Operasyon çok uzun bir süredir devam eden Türkiye ve İran arasındaki ekonomik ilişkilere yöneliktir. Bu ilişkileri yürüten bir kamu bankası olan Halkbankası ise bu operasyonun belkemiğidir. Bana göre bu operasyon hükümete ve direk asıl olarak Halkbankasına yöneliktir ve diğer her şey de ayrıntıdır. Nedeni ise çok açık; İran'dan aldığımız doğalgazın parası Halkbankası'nın İran'daki hesabına yatıyor. İran da bu parayla altın alıp Türkiye'ye ihraç ediyor."

NEDEN HALKBANKASI HEDEF ALINDI?
Halkbankası kamu bankaları içerisinde görev zararı verirken son 11 yılda en karlı bankalardan biri haline geldi. Gerek yurtiçindeki özel sektör bankaları olsun gerekse yurtdışında kurulu ve Türkiye'den banka satın alarak pazar girmiş bankaları fazlasıyla rahatsız etti.

Banka yalnızca zarardan kurtulmakla kalmadı Türkiye'nin en avantajlı ticari kredilerini vermenin yanı sıra tüketiciyi de memnun eden bireysel kredilerde kıyasıya rekabetin baş aktörü oldu.

Halkbankası'nın dikkat çeken bir başka özelliği de son 5 yılın en istikrarlı büyüyen bankası olmasıydı.

2012 yılında bankanın toplam kredileri 85,6 TL olurken karı net karı 2 milyar 595 milyon liraydı.

2013 yılının ilk çeyreğinde (ilk 3 ayında) kredilerini 3,4 milyar artırarak 89 milyara çıkardı, 3 aylık karı da 713 milyon TL oldu.

İkinci çeyreği kapsayan dönemde Halkbankası kredilerini 6,4 milyar artışla 95,4 milyara çıkardı, karı da 715 milyon lira oldu.

Üçüncü çeyrekte ise krediler 105 milyar TL'ye yükselirken 581,8 milyon oldu.

Paraf adıyla çıkardığı kredi kartı 6 ayda yıllık hedefini yakalayarak kart sayısında 3 milyonu aştı.

Üstelik diğer bankalarda kredi ve kartlar dolayısıyla batak oranı yüzde 8'ler seviyesindeyken Halkbankası'nda bu oran yalnızca yüzde 2 idi.

OPERASYONUN HALKBANKASI'NA MALİYETİ 1,6 MİLYAR DOLAR
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan katıldığı bir televizyon programında operasyonun Halk Bankasına maliyetinin ağır olduğunu ve bankanın 1,6 milyar dolar zarar ettiğini açıkladı.

Babacan operasyon yüzünden Halkbankın kaybettiği zararın gerekçesi olarak da borsadaki değer kaybını gösterdi. Halkbankası kamu bankası olarak biliniyor yalnız yüzde 49 u halka açık yani borsada işlem görüyor...

Halkbankası'nın özelliği bunlarla sınırlı hedefe konmasının arkasında ise uluslararası dengeleri bile değiştiren bir neden var. Halkbankası İran ile iş yapabilen tek banka... Bunu yapmak ise hiç kolay değil. İran ve ABD'nin güvenini kazanmış tek banka Halkbankası... Çünkü İran ile ticaret yaparken bütün yaptırımlara uymak gerekiyor. Nedeni ise İran'ın ambargo altında olmadı...

İRAN'A NEDEN AMBARGO UYGULANIYOR?
ABD, AB ve NATO'nun yıllardır hedefinde olan, Türkiye'nin de iyi ilişkiler kurduğu komşusu İran 1980 yılından bugüne kadar defalarca kez ambargoya maruz kaldı. Ambargonun başlama nedeni ise 1979'lara uzanıyor.

1979 yılında, aralarında bugünkü İran Cumhurbaşkanı Ahmedi Necat'ında bulunduğu iddia edilen İranlı öğrenciler İslam Devrimi'ni desteklemek için ABD Büyükelçiliğini basmış ve 52 diplomatı 444 gün süreyle rehin tutmuştu. Rehine eylemi krizi dönüştü. Carter başkanlığındaki ABD hükümeti küçük hediye, yiyecek ve halı türü maddeler hariç İran'dan ithalatı yasakladı. Bununla da kalmadı, İran'a ait 12 milyar dolarlık nakit mevduat, altın ve mal varlığını dondurma kararı aldı. 4 Kasım 1979'dan beri ABD'nin Tahran Büyükelçiliği kapalı.

Yaptırımlar bununla sınırlı kalmadı. Yıl 1995'ti. ABD'nin başında Bill Clinton vardı. Clinton, ABD şirketleri için İran petrolü ve doğal gazıyla ilgili yatırım ve ticaret yasağı uygulamaya başladı. Aynı dönemde Kongre'den geçen bir yasayla ABD hükümeti, İran enerji sektörüne 20 milyon doların üzerinde yatırım yapan yabancı şirketlere yaptırım uygulama yetkisi aldı.

2007 yılının Ekim ayında üç İran bankasına yaptırım uygulama kararı alındı ve Devrim Muhafızları kitle imha silahları geliştirmekle suçlandı. ABD Hazine'si yaptırım uygulanan bankalara yenilerini ekledi ve listeyi epey genişletti. İran devletinin kontrolünde olduğu iddiasıyla 20 petrol ve petrokimya şirketinin ABD'yle ticaret yapması yasaklandı.

ABD Kongre'si 24 Ocak 2010 tarihinde İran enerji ve bankacılık sektörünü daha fazla sıkıştırmak üzere daha sert yaptırım önlemleri aldı. Haziran ayında yürürlüğe giren yeni bir yasayla İran'a yılda 5 milyon dolardan fazla rafine edilmiş petrol ürünleri satan şirketlere para cezası uygulama kararı alındı. Ayrıca İran bankalarıyla ve Devrim Muhafızlarıyla iş yapan bankaların ABD finansal sistemine girişleri yasaklandı.

2011 yılının Mayıs ayında İran'la iş yapan Venezuela devletine ait 7 petrol ve deniz taşımacılığı şirketine yaptırım uygulama kararı alındı.

Aynı yılın Haziran ayında, İran devrimini korumak amacıyla zamanında Humeyni tarafından kurulan Devrim Muhafızlarına ve onların kontrolündeki "Besij Mukavemet Gücü" mensuplarına ve İran Emniyet Teşkilatı ve onun başındaki Ahmadi Moghadm'a yönelik yeni yaptırımlar uygulamaya başlandı. Yaptırımlar, bunların ABD'deki mallarının veya ABD'li birisi üzerine olan mallarının ve bunlarla iş yapan kurumların mal varlıklarının dondurulmasını içeriyordu.

21 Kasım'da İran "birincil kara para aklama ülkesi" olarak ilan edildi. ABD kökenli olmayan bankalar İran'la iş yapmaktan vazgeçmeye çağrıldı. İran'a nükleer programında yardım ettiği şüphesiyle 11 kuruluş kara listeye aldı.

31 Aralık 2011'de petrol gelirlerinin toplandığı İran Merkez Bankası'yla iş yapan finansal kurumlara yaptırım uygulamaya imkan veren bir yasa yürürlüğe girdi.

13 Ocak 2012'de İran'ın en büyük rafine petrol ürünleri tedarikçisi olan Çin kökenli "Zhuhai Zhenrong" adlı devlet şirketine, Singapur kökenli "Kuo Oil Pte" şirketine ve Birleşik Arap Emirlikleri kökenli "FAL Oil" şirketine yaptırım uygulama kararı alındı.


17 Aralık bir Washington operasyonu mu?


Nisan ayında Amerikan Senatosu’ndan 47 temsilcinin Dışişleri Bakanı John Kerry ve Hazine Bakanı Jack Lew’e mektup yazarak Halk Bankası’na ambargo konulmasını istemesi ve 17 Aralık operasyonuna Halk Bankası genel müdürünün de karışmış olması Türkiye’de operasyonun Amerika menşeili olup olmadığına dair bir tartışma başlattı. Tartışmanın temel argümanı Washington’daki İsrail lobisinin Kongre ve Obama yönetimine baskı yaparak bu operasyonu başlattığı, hedefin ise İran yaptırımlarını ihlal ettiği söylenen Halkbank’ın ve hükümetin cezalandırılması olduğu. 

Akıl yürütelim. Bu düşüncenin birçok sorunlu tarafı var. Birincisi zamanlama. Kongre’nin Halkbank ile ilgili rahatsızlığı dünkü mesele değil. Washington yıllardır Türkiye’nin yaptırımlara rağmen İran’dan enerji almaya devam etmesinden ve İran’a ödemelerin Halkbank aracılığıyla yapılmasından rahatsız. Türkiye İran’dan aldığı doğalgazın ödemesini Türk Lirası cinsinden Halkbank’a yapıyor. İran ise Türk Lirası’nı uluslararası bankacılık sistemine sokamadığı için Türkiye’den külçe altın alıyor ve bunu çeşitli yollarla ülkeden çıkarıyor. Washington’ın endişeleri bununla bitmiyor. Halkbank’ın Hindistan gibi üçüncü ülkelerin İran’a yaptığı enerji ödemelerini de kabul etmesinin İran’a nefes aldırdığını ve yaptırımların etkisini kırdığını düşünüyor. Bu sebeple Kongre 6 Şubat’ta yeni bir yaptırım paketi geçirdi. Paket ile birlikte üçüncü ülkelerin Halkbank aracılığıyla İran’a ödeme yapmasının önü kesildi ve İran ile altın ticareti güçleşti. 

Obama yönetiminin tüm risklere ve Kongre’den gelen tepkilere rağmen İran’a açılım yaptığı, yaptırımları hafiflettiği, bununla birlikte Halkbank dahil tüm Türk bankaları üzerindeki İran’la işlem yapmaya dair kısıtlamaları kaldırdığı ve Kongre’nin geçirmeye çalıştığı yeni yaptırım paketini engellemeye ciddi mesai harcadığı bir dönemde Halkbank’a ve hükümete karşı böyle bir operasyon yaptığını düşünmenin gerçekçi olmadığına inanıyorum. 
AIPAC’in başını çektiği İsrail lobisinin bu operasyonu başlatmış olduğu inancı da Washington’daki dinamiklerle örtüşmüyor bence. 

Obama’nın AIPAC’in tüm çabalarına rağmen İran ile müzakere masasına oturması ve yine İsrail lobisinin baskılarına aldırmayıp Esad’a gözdağı verecek bir askeri operasyona girmemesi İsrail lobisinin Amerikan yönetimi nezdindeki etkisinin azaldığının göstergesi. AIPAC’in eski gücünü yitirdiğini İsrail büyükelçiliği mensupları dahi kapalı toplantılarda dile getiriyor.
 
Fakat bunlardan çok daha önemli bir faktör var. Sayın Davutoğlu’nun Washington ziyareti gösterdi ki Obama yönetimi Türkiye ile ittifakını önemsiyor ve hükümetle bölgede daha yakın çalışmak istiyor, bu nedenle Türkiye’de mikro siyasette olanları ikili ilişkilerin gündemine taşıyıp gerginlik yaratmak istemiyor. Ortadoğu’daki ayaklanmalar Mısır, İsrail ve Suudi Arabistan gibi Amerika’nın geleneksel müttefikleriyle arasında soğukluk yaratmışken, Türkiye Washington’ın güvenebileceği ender ülkelerden, özellikle de Suriye meselesinde. 


Obama Suriye’de Suudiler ile yakın çalışıyordu fakat Obama’nın kimyasal silah kararının ardından Suudiler Washington’ın Suriye politikasının altını oymaya başladılar. Diğer Körfez ülkeleri de İran açılımı yüzünden Obama’ya kızgın. Böyle bir bölgesel konjonktürde Washington’ın daha da yakın çalışmak istediği Türkiye’de 17 Aralık gibi bir operasyona girişip Türk hükümetini hedef alması ve istikrarsızlık yaratmak istemesi kendi ayağına kurşun sıkmak olur. 
AKŞAM GAZETESİ / Gönül TOL 






















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder