30 Ağustos 2014 Cumartesi

Onlar Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren Avrupa'ya gönderilen Operatörlerdi. JÖN TÜRKLER Memleketi kurtaracağız diyerekten batırmış hainler topluluğudur.



Türkiye'de yaşıyoruz.
Ama hayal dünyasındayız.
Rüyalar aleminde uyutulan bir millet olduk hep.
Bizi sağcı, solcu, dinci, ateist, laik, anti laik, Türkçü, Kürtçü diye böldüler.

12 Eylül öncesi kot giydirdiklerine faşist, kadife pantolon giydirdiklerine komünist dediler.

Türban'dan girdiler etekten çıktılar.
Tekme tokat birbirimizin üzerine saldılar.

Biz sokakta birbirimize yumruk sallarken onlar yalılarda bu ülkeyi yönettiler.
Onlar Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren Avrupa'ya gönderilenlerdi.

Avrupa kültürü ile yoğrulan, masonlaştırılan, Londra-Paris hayranlığı rozetini takarak geri gönderilenlerdi.



Onlar JÖNTÜRKLERDİ 

Paris'te bir üniversitenin en önde gelen akademisyenlerinden biri, bu Jöntürkler'den birine "Sen bizim ülkemize çok faydalı birisin ama kusura bakma vatan hainisin, vatan haini ile işimiz olmaz" diyordu.



Bunu da hatıratına yazıyordu.

Bizi içeriden yıkmak için dışarıda yakaladılar.


Kendi evlerinde aldılar, eğittiler, yoğurdular, ısıttılar, pişirdiler ve servis ettiler.

Osmanlı'yı bunlarla yıktılar.

Türkiye cumhuriyetini bunlar kurdular.



Lozan'da İngiliz AKLI "Barış için olmazsa olmaz" şart diyerek Hilafetin kaldırılmasını öne sürdü.

İşte hilafetin kaldırıldığı o günlerden biriydi.

Güney Afrika'nın en zengin Müslümanlarından biri ölmüştü.
Serveti muazzamdı. Vasiyetini açtılar. "Tüm servetimi İstanbul'daki Halife Hazretlerine bağışlıyorum" diyordu.

Halbuki adamcağız bilmiyordu bu ülkede Hilafetin kaldırıldığını.
O zamanlar IPhone yoktu.

Serveti Halifeye teslim edilmek üzere İstanbul'a gönderildi.
İstanbul'da büyük bir şaşkınlık yaşandı.
Para Halifeye gelmişti ama ortada Halifelik yoktu.
Ne yapacaklardı bu parayı?

Aylarca düşündüler ve tartıştılar.

Sonunda "Eğitime ayıralım" diye karar verdiler.

O parayla, seçmece yaptıklarını Avrupa'ya eğitime göndermeye karar verdiler.

Burs parası olarak seçkinlerin cebine kondu, Avrupa'ya gönderildi.

Osmanlı Arşivlerine girerseniz Güney Afrika'dan gelen PARA'nın izini ve belgelerini bulursunuz.

Ve hep söylüyoruz, "Tüm olayları anlamak için PARA'nın izini sürün" diye.

İşte o PARA ile Londra ve Parislerde mezun olanlar, JÖNTÜRKLER olarak memlekete döndüler..
Ve bu ülkeyi hep onlar yönettiler.

Medyadan iş dünyasına, siyasetten bürokrasiye her yere onlar girdi.

Güney Afrika'dan bu ülkenin bekası için "Olmayan Halife"ye gönderilen PARA'yla bu ülkeyi kamplara bölecek "SEÇKİN YÖNETENLER" yetiştirdik dışarıda.

Onun için bizim tonlarca siyasetçimiz dışarıya, MİT'imiz yıllarca CIA'ya MOSSAD'a çalıştı.

Onun için Londra yanlısı, Berlin hastası, Paris tutkunu, New York aşığı, Tel Aviv dostu ELİTLER çoğaldı ülkemde.

Her yeri kapladılar.

Ne zaman biri çıktı "Artık kavga yok, Anadolu sermayesi, Balkanlar, Ortadoğu, Afrika, Orta Asya, Milli Devlet, ülkenin ayakta kalabilmesi için enerji hatları" dedi işte o zaman düğmeye bastılar.

Operasyon yapmak zor değildi onlar için.

Her daim OPERATÖRLER bulmuşlardı bu ülkede.
Türkiye'nin yeni YÖN'üne ot tıkamak için eski JÖN'leri devreye soktular.

İşte onun içindir ortaya "AKLIMIZIN ALMADIĞI" ittifaklar çıktı.

JÖN'ler eğitildikleri merkezlerden ne gelirse uygulardı.

Kollarına girdikleri kim olursa olsun önemli değildi.

Her şeyin doğrusunu merkez bilirdi.

Merkez "Tesbih çekin" derse...

Tesbih bile çekerlerdi.

BEKİR HAZAR/ TAKVİM


  Sabataycılar ve Dönmelerin Bizlere Etkileri . Memleketi kurtaracağız diyerekten batırmış hainler topluluğudur.
Ilgaz Zorlu, Evet, Ben Selanikliyim, S.166. adlı kitabında,
Görünürde Müslüman ama aslında Yahudi olan Sabataycı cemaat mensupları, ülkenin kaderinde belirleyici olmayı özellikle son yüzyılda becerebilmiş bir topluluk olarak yer almaktadırlar. 
Kendilerine ait eğitim kurumları, gizli tapınakları, kendilerine özgü ibadet, inanç ve adetleri olan bu cemaatin bazı mensupları, resmi ideolojinin oluşumu ve bugünkü din düşmanlığı üzerine kurulu yapısını sürdürmesinde etkin olmuşlardır. Bu dini akımın merkez üssünün Selanik olması da ilginçtir. Meşrutiyetten günümüze, tüm siyasi oluşumlarda adına sıkça rastladığımız  Selanik’in bu etkinliği bir tesadüf değildir.
Türkiye’de ilk mason locası Selanik’te kurulmuştur. 
 Abdülhamit yönetimine karşı başlayan başkaldırı burada tasarlanmıştır. Sultan, iktidardan indirildikten sonra buraya gönderilmiş, ilk özel Türk okulları burada kurulmuş (Fevziye ve Terakki mektepleri Sabataycı cemaat okulları olarak Galatasaray’da kurulmuşlardır).
ilk kadın hareketleri burada şekillenmiş, Hareket Ordusu’nun merkezi (padişahı tahttan indirip, İttihat ve Terakki fırkasını iktidara taşıyan ordu) Selanik olmuştur ve en önemlisi Türkiye’nin önde gelen kurucuları hep Selanik kökenli olmuşlardır.”  Tespitinde bulunmuştur.
   
  Osmanlıdan Günümüze Siyasi Faaliyetleri
Gerçek Hayat dergisinin Ilgaz Zorlu ile yaptığı röportajda Zorlu şunları ifade ediyor:
“Osmanlı İmparatorluğu belgelerinde avdetî [Dönen, dönme.] kelimesi geçiyor. Sabataycılığın siyasi teorisi ise, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde geliştirilmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin elemanlarının çoğu Sabataycıydı.
Sabetaycılık gizli bir örgüttü; İttihat ve Terakki de o dönemde merkezî hükümete karşı bir hareketti ve saraya açıkça muhalefet etmesi mümkün değildi. Onun için, Sabataycılar, Mason Locaları gibi, Osmanlı İmparatorluğu içinde faaliyet gösteren fakat başka ülkelerin koruması altında olan teşkilatlar içinde yer aldılar. Zaten ben bunları kitabımda da yazdım. 
Sabataycılar üç-dört örgütte etkinlik gösterdi: 
Mason locaları, İttihat ve Terakki, Melami ve 
Bektaşi tarikatı ve ordu.
Ordu mu?  Evet. Bugün de orduda. Tabii. Bugün de orduda Sabataycılar var ve Sabataycı generaller var. Şimdi ben burada isim vermeyeceğim. Neden?  Çünkü dava açılmasını istemiyorum. On altı tane hakaret davası açtılar. Çünkü Sabataycılık bir hakaret gibi algılanıyor. Hâlbuki bugün bir ordu komutanı ve bir kuvvet komutanı Sabataycı kökenlidir. Ve bundan başka pek çok Sabataycı kökenli kurmay subay var. 
Siz Sabataycıydınız ve hakkinizi arayıp Yahudi oldunuz. Ben Sabataycılığın Yahudilik olduğunu söylüyorum, buna dikkat edin.
 Sabataycılığın, bazılarının iddia ettiği gibi, Müslümanlaşmış bir grup olmadığında ısrarlıyım.  Ve bugün Türkiye’de egemen bir Sabataycı kültürü olduğunu iddia ediyorum.  Bir komplo teorisinden söz etmiyorum.
Çeşitli etnik gruplar var ve Sabataycılar da bunlardan biri. Mehmet Şevket Eygi, Sabataycıların siyasi rolleri hakkında yıllardan beri yazılar yazan biriydi. Abdurrahman Dilipak da Türkiye’deki tüm etnik gruplar üzerinde çalışan bir gazeteci. Dilipak ve Eygi ile bizim düşünce bakımından bir ortak noktamız yok; onlar İslamcılar. Fakat onlar da ben de Sabataycılığın bilimsel manada araştırılması gerektiğini düşünüyoruz. 
Konumuza dönersek, CHP, kendisini İttihat ve Terakki’nin devamı olarak görüp, devrimci bir kimlik edindiğini söylüyor. Ben de bu devrimci kimliği Sabataycıların ortaya çıkardığını ve Türk siyasetini şekillendiren önemli bir faktör olduğunu söylüyorum.
Solcular biraz kızacak ama isin gerçeği, Türkiye’deki sol hareketi kuranlar Sabataycılardır. Mustafa Suphi ve Sefik Hüsnü Sabataycıdır. Yalçın Küçük’ün Tekelistan adli kitabına da bakmanızı öneririm. O isim bilimi üzerinden açıklıyor bu hususları.
 Bense cemaatin içinde olduğumdan, Şefik Hüsnü’nün ailesini bulduğum için size bunları söyleyebiliyorum.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder